KUL HAKKI
Usulcüler, hak ve vazifeleri sayarlarken en başta Allah hakkını
ifade etmişler ve sonra kulların hakkına dikkat çekmişlerdir. Kul hakkının da
başında muhakkak ki anne ve baba hakkı vardır.
Cenab-ı Hak, Rahman ve Rahim olduğundan öbür âlemde kendisine müteallik
olan hakları, kul eğer kabre imanla giderse bağışlayabilir. Fakat kul
haklarıyla giderse kullar haklarını helal etmediği sürece Allah onları
bağışlamayacaktır.
Ebu Musa’nın Resulûllah aleyhisselâmdan naklettiğine göre:
“Allah’ın nazarında, bir kulun Allah tarafından yasaklanan kebirelerden sonra
beraberinde getirebileceği en büyük günahlardan biri, kişinin ödenecek karşılık
bırakmadan üzerinde borç olduğu halde ölmesidir.”(Ebu Dâvud, Büyu’, 9) buyurmuşlardır.
Hadis-i şerifte borçlanmamak ve bilhassa ödeyecek karşılığı olmayan
borca girmek tavsiye edilmemekte ve kötülenmektedir. Zira ecel gizli olduğundan
her an ölmek mümkündür. Öyleyse zaruri olmayan yani ev, giyecek, yiyecek gibi
aslî ihtiyaçlara girmeyen hususlarda karşılığı olmayan, ciddi borçlara
girmekten kaçınmak, İslam’ın kemaline delalet eden bir edep olmalıdır. Kamil
insanlar ve müminler bu tip borçlanmalardan ve kul hakkına girmelerden
kaçınmalıdırlar.
Büyük hadis şârihi merhum Tîbî bir soru-cevap içerisinde bu hususu
anlatırken şöyle der: “İnsanlar üzerinde hukukullah, yani Allah’ın hakları, kul
hakkına nazaran müsamaha ile karşılanmıştır. Nitekim “Şehidin borcu hariç bütün
günahları affedilir.” (Müslim, İmâret 118) hadisinde
kul hakkı her şeyin üstünde tutularak, en büyük günah addedilmiştir. Halbuki
bazı hadis-i şeriflerde borç büyük günahların altında tutulmaktadır, “Bu iki
hadis nasıl telif edilir?”dersen, derim ki: “O hadiste borçtan yasaklamak,
çekindirmek için mübalağa tarikiyle öyle söylenmiştir. Diğer hadiste ise
zahirine uygun mana verilmiştir.” (İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, Borc Ödeme Ve Adabı Bölümü, c:7, H. No:1930)
Müflis (iflas eden) hadis-i şerifi olarak geçen bir rivâyette ise:
“Kul Ahirette bol sevaplarıyla gelir. Fakat kul hakları karşısına çıkar.
Sevaplarından borçlu olduğu kullara dağıtılır. Hala alacaklı olan kullar
vardır. Bu defa o kulların günahları o adamın sırtına yüklenir. İflas etmiş
olarak cehenneme sevk edilir.” (Müslim, Birr, 59;
Tirmizî, Kıyamet, 2)
Fertlerin haklarına girmek belki bir cihetten onlarla helalleşerek
Ahirette bizi kurtarabilir. Kur’ân-ı Kerîm’in “ğull” (Âl-i İmran:161) dediği devlet
malından alınır ve çalınırsa Ahirette o milletin bütün fertleriyle
helalleşilmesi ve kendilerini kurtarabilmesi oldukça zor olacaktır.
“Bir peygamber için emânete (yahud ganîmet malına) hainlik etmek?
(Bu) olur şey değil. Kim böyle hainlik eder (ganîmet ve ammeye âid hasılatdan
bir şey aşırır, gizler) se kıyaamet günü hainlik etdiği o şey (in günâhını)
yüklenerek gelir. Sonra herkes ne etdi, ne kazandıysa (mücâzât veya mükâfatı)
eksiksiz ödenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” (Âl-i İmrân:161)
İdare eden ve edilenlerin dikkatlerine sunulur.
Emanete hıyanet etmek, bir peygamberin yapacağı
iş değildir. Her kim hıyanet edip de ganimetten veya kamuya ait hasılattan bir
şey aşırır, bunu da gizlerse, kıyamet gününe o vebâlini aldığı şeyler, boynuna
asılı olarak gelir. Sonra her kişiye kazandığı şeylerin mükâfat veya cezası
eksiksiz ödenir. Ve onlar asla haksızlığa uğratılmazlar.
EmaneteAllah’a ve ahirete inanmışların, kul haklarıyla ahirete gitmeme
yollarını araştırmaları gerekmektedir. Allah hepimizin akıbetini ve ahiretini
hayırlı eylesin.
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder