Ana içeriğe atla
   “BELA  SADAKANIN ÖNÜNE GEÇEMEZ”


 Bizler, imanda ihlaslı olduğumuz gibi bütün ibadetlerimizde de ihlaslı olmalıyız. Farz ibadetlerimizde ihlaslı olduğumuz gibi, sünnetlerde ve bütün nafilelerimizde de ihlaslı olmalıyız. Yani her yaptığımız ibadeti sadece ve sadece Allah için yapmalıyız.
“İbadetlerimizin dâisî emr-i ilâhî ve neticesi rızay-ı haktır.”
Zekâtımızı da sadece Allah için veririz. Allah’a karşı mâlî vazifemizi yaparız. Sonuçta Allah bize bela verir, nimet verir, her istediğini verir, o Allah’ın takdiridir. Biz de ondan gelen her şeye razıyız ve hamd içindeyiz.
  Bu hususla alâkalı şu hadis-i şerif oldukça manidar olduğu için buraya kaydediyorum;
  Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir adam: "Bu gece mutlaka bir sadaka vereceğim!" deyip, sadakasıyla çıktı. Fakat (farkına varmadan) onu bir hırsızın avucuna sıkıştırdı. Sabah olunca herkes:
"Bu gece bir hırsıza sadaka verilmiş!" diye dedikodu yaptı. Adam:
"Ya Rabbi bir hırsıza sadaka verdiğim için sana hamdediyorum" dedi ve ilâve etti: "Ancak mutlaka bir sadaka daha vereceğim!"
Yine sadakasıyla çıktı. (Gece karanlığında bu sefer de) bir zâniyenin avucuna sıkıştırdı. Sabahleyin herkes:
"Bu gece bir zâniyeye sadaka verilmiş!" diye dedikodu yaptı. Adam:
"Allah'ım bir hırsız ve zâniyeye sadaka verdiğim için sana hamdolsun! Ancak yine de bir sadakada bulunacağım!" dedi. Sadakasıyla birlikte sokağa çıktı. (Karanlıkta) bu sefer de bir zenginin eline sıkıştırdı. Sabahleyin herkes:
"Bu gece bir zengine sadaka verilmiş!" diye dedikodu yaptı. Adam:
"Allah'ım, bir hırsız, bir zâniyeye ve bir zengine sadaka verdiğim için sana hamdediyorum!" dedi. (Bilahare rüyasında ona gelip şöyle denildi:
"Senin sadakaların kabul edildi. Şöyle ki: (İhlasla yani Allah rızası için vermen sebebiyle) hırsızın hırsızlıktan vazgeçip iffete gelinesi, zâniyenin zinadan vazgeçmesi, zenginin ibret alıp Allah'ın kendine verdiklerinden tasadduk etmesi umulur." (Buharî, Zekât: 14; Müslim, Zekât: 78, (1022); Nesâî, Zekât: 47, (5, 55-56)

Diğer bir yönüyle de Allah bizi bu âleme imtihan için getimiştir. Her şeyle ve her emir ve yasaklarıyla bizleri imtihan eder. Zekât verin diye emreder, sadaka verin belaları def’edeyim der, tavsiye eder.
Biz veririz netice Allah’a aittir.
Arkasından Allah bize musibet ve bela verir. Bütün bunlarla bizi imtihan eder.
Allah kulunu imtihan eder, kul Allah’ı tecrübe edemez.
Allah kuluna şartlar koşar, kullar Allah’a şartlar koşamaz, pazarlık edemez.
Hz. Ali’nin rivâyetine göre; “Resulullah aleyhisselâm buyurdular ki; “Sadaka vermede acele edin. Çünkü bela sadakanın önüne geçemez.” (Câmi’u’s-Sağîr şerhi, Feyzu’l Kadîr, c: 3, s: 195)

Ebu Hureyre’den; Resulullah aleyhisselâm buyurdular ki; “Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder.” (TiArmizi, Zekât; 28 (664))

Yine Ebu Hureyre’nin rivâyetinde; Resulullah aleyhisselâm buyurdular ki; “Kulların sabaha erdiği her günde iki melek semadan iner ve bunlardan biri şöyle dua eder: “Ey İlahımız! İnfak edene halef (devam) ver, diğeri de şöyle dua eder: “Ey İlahımız! Cimriye de telef ver.” (Buhari, Zekât 28; Müslim, Zekât 57 (1010))

Diğer bir rivâyette;
“Sadaka, belâyı önler ve ömrü uzatır.” (Defterdar S.M Paşa, Devlet adamlarına öğütler,  s: 24)

Bu hadis-i şerifler farklı şekillerde yorumlanmışlardır.
Özellikle; “Sadaka belayı def’eder ve ömrü uzatır” hadis-i şerifi çok farklı yorumlara açıktır.
Sadakanın belayı def’etmesi, Allah’ımızın bizlere bir lütfu ve atâsıdır. Verdiğimiz zekât ve sadakaların ne gibi belaların def’ine vesile olduğu ise bizim meçhulümüzdür.
O zekât ve sadakayı vermeseydik belki daha çok ve daha büyük belalar gelecekti, biz bunları bilemiyoruz.
Sadakanın, zekâtın def’edeceği en büyük bela ise ahirette olacaktır. Belki def’edilecek o bela ile ahiretteki bela murat edilmiş olabilir. Çünkü Efendimiz aleyhisselâm ; “Yarım hurma ile de olsa kendinizi ateşten koruyun.” (Müslim, Zekât; 66-67, (1016))buyurmuşlardır.

Bütün peygamberler, veliler, zekâtlarını, sadakalarını verdikleri bütün ibadetlerini yaptıkları halde, en büyük belaya onlar maruz kalmışlardır.
Musibet illa da hatanın neticesidir denemez.
Bela illa da günahlara kefaret olsun diye gelmez.
Manevi mertebeler katetmek için, tasaffi edip Allah’a daha da yakınlaşmaya vesile de olabilir.
Onun için hadis-i şerifte;
“Belanın en şiddetlisi önce Nebilere, sonra velilere, sonra sırasıyla gelir.” (Buharî, Merdâ 3) buyurulmuştur.
Yâ Sabûr! Yâ Şekûr! Yâ Hamîd…
                                                                                                                              Necdet İÇEL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...