Halkını Nefsine Tercih eden LİDER
Peygamberimizin
hayatından ders alma kabiliyetini yitirdi iseniz, bize Uruguay’ın lideri
Mujica, “Mahatma" adıyla anılan Hindistan’ın esbak lideri Mohandas
Karamçand Gandi gibi liderler lazımdır.
Lider halkı için yaşar. Halkı açsa o da açtır. Hatta o, halkının tok olması için aç
kalmaya razı olur. O, milletinin selâmeti, tokluğu için fakir kalmayı arzular
ve öyle de yapar. O, râiyetinin âhiret saadeti için cehenneme gitmeğe razı
olur.
Gerçek
lider halkını nefsine tercih eder.
Gerçek
lider, yemez yedirir, içmez içirir ve başkaları için yaşar. “Hayatım da sizin
içindir ve hayırlıdır, mematım da siziz içindir ve hayırlıdır” (Aclunî, c:1, s:368) diyen ve öyle yaşayan bizim gerçek
liderimizdir.
Ebû Hureyre anlatıyor; “Bir gün Allah Rasûlü’nün yanına gittim.
Namazı oturarak kılıyordu. Namazını tamamlayınca: “Ya Resûlallah hasta
mısınız?” diye sordum. “Hayır, açlık!. Ya Eba Hureyre,” dedi. Ağlamaya
başladım. Kâinat, kendisi için yaratılmış, Allah’ın en sevgilisi, açlık ve
gıdasızlık sebebiyle ayağa kalkacak gücü olmadığından namazını oturarak
kılıyordu. Benim ağladığımı görünce teselli etti. “Ağlama Ya Eba Hureyre!. Bu
dünyada açlık ızdırabını çeken, diğer tarafta Allah’ın azabından emin
olacaktır.” (Kenzul-Ummal,
7/199)
Allah Rasûlü, Hayatı boyunca karnını arpa ekmeği ile dahi
doyurmamıştı. Bazen günler, haftalar ve aylar geçerdi de O’nun saâdet
dolu hanesinde yemek pişirmek için ne bir ocak yanar ne de bir tas çorba
kaynardı.
Gerçek
idareci olan Efendimiz aleyhisselâmın, râiyetini nefsine tercih etmesi ve
râiyetini öncelemesi ile alâkalı üç misal vermek yerinde olacaktır:
Başta
Buhârî ve Müslim, altı sahih ve büyük hadis kitabı ittifakla haber veriyor: Resûl-u
Ekrem aleyhisselâmın Hazreti Zeyneb ile evliliği şerefine verilen yemekte,
Hazreti Enes’in annesi Ümmü Süleym bir-iki avuç hurmayı yağla kavurarak bir
kaba koydu, Hazreti Enes’le Peygamber aleyhisselâm’a gönderdi.
Resûl-u Ekrem, Enes’e buyurdu ki: “Filanı,
filanı çağır. Kime rastlarsan davet et.” Enes de kime rastladıysa çağırdı. Üç
yüz kadar sahabi gelip Suffe hücresini ve saadet hanesini doldurdular. Resûl-u
Ekrem, “Onar onar halka olunuz.” diye
ferman etti. Sonra mübarek elini o az yemeğin üzerine koydu, dua etti,
“Buyurun!” dedi. Üç yüz sahabinin hepsi yedi, doyup kalktılar. Resûl-u Ekrem,
Enes’e “Kaldır!” buyurdu. Enes diyor ki: “Bilemedim, kabı koyduğum vakit mi
yemek çoktu, yoksa kaldırdığım vakit mi, fark edemedim.” (Kadı Iyâz,
eş-Şifâ 1/297. Ayrıca bkz. Buhârî, nikâh 64; Müslim, nikâh 94-95 392)
Kendisi
için yapılan, ancak üç kişiye yetecek olan o yemeği, kendisi de çok aç olmasına
rağmen, halkını nefsine tercih etmiş ve önce onlara ikram etmiştir.
Çünkü
Efendimiz gönlü toktu.. “Zenginlik mal zenginliği değildir, Asıl zenginlik
gönül zenginliğidir.” (Müslim,
1741)
buyuran da O dur.
Resûl-u
Ekrem’i evinde misafir eden Ebû Eyyûbi’l-Ensârî, Hazreti Peygamber evini
şereflendirdiği sırada meydana gelen bir mucizeyi anlatır: Resûl-u Ekrem
aleyhissalâtü vesselam ve Ebûbekri’s-Sıddık’a kâfi gelecek iki kişilik yemek
yaptım. Şöyle ferman etti: “Ensar eşrafından otuz kişi çağır” Otuz adam geldi,
yediler. Sonra buyurdu ki: “Altmış kişi daha çağır” Altmış kişi daha davet
ettim, gelip yediler. Sonra yine “Doksan kişi daha çağır” buyurdu. Doksan kişi daha davet ettim, onlar
da geldi, yediler. Kaplarda daha yemek kaldı. Bütün gelenler o mucize
karşısında İslamiyet’e girip biat ettiler. O iki kişilik yemekten yüz seksen
kişi yedi. (et-Taberânî,
el-Mu’cemü’l-Kebîr 4/185; el-Firyâbî, Delâilü’n-Nübüvve 1/44; el-Beyhakî,
Delâilü’n-Nübüvve 6/94; İbni Abdilberr, et-Temhîd 1/295.396)
Râiyetini
ve halkını düşünmenin bereketi ve gerçek liderlik. Halkının güvenini ve
gönüllerinin coşkunluğunu kazanıyordu.
Başta
Buhârî, sahih hadis kitapları kesin bir şekilde naklediyor: Bir gün Hazreti Ebû
Hureyre acıkmış. Resûl-u Ekrem’in aleyhissalâtü vesselam arkasından saadet
hanesine gitmiş. Bakmışlar ki, bir bardak süt hediye getirilmiş. Kendisi
anlatıyor: “Resûl-u Ekrem aleyhissalâtü vesselam, ‘Suffe ashabını çağır!’ diye
emretti. Ben kalbimden dedim ki: ‘Bu sütün hepsini ben içebilirim, ben daha
muhtacım.’ Fakat peygamber emri olduğu için onları topladım, getirdim. Yüzü
aşkındılar.
Buyurdu ki: ‘Onlara içir!’ Ben de o bardaktaki
sütü birer birer verdim. Her biri doyuncaya kadar içiyordu, diğerine
veriyordum. Böyle teker teker bütün Suffe ashabı o hâlis sütten içti.
Sonra Resûl-u Ekrem şöyle buyurdu:” Ben ve sen
kaldık, otur sen de iç.” Ben içtim. İçtikçe, ‘İç!’ buyurdu. Nihayet, ‘Seni hak
ile gönderen Zât-ı Zülcelâl’e yemin ederim ki, içecek yerim kalmadı.’ dedim.
Ardından sütü kendisi aldı, ‘Bismillâh’ deyip hamd ederek kalanını içti.” (Buhârî, rikak
17; Müslim, fezâilü’s-sahâbe 164. 421) Yüz bin afiyet olsun!
Ben
memleketi idare ediyorum diyerek ülkeyi soyanlar utansın. Yırtık bir ayakkabı,
parmağındaki ikinci yüzüğü göstererek, birtek yüzüğümden başka servetim yoktur
diyerek siyasete başlayıp, daha sonra Firavunun sarayını gölgede bırakıp,
Karunları da arkada bırakacak serveti olanlar utansın ve bunlar asla lider
olamazlar. Olsa olsa paçasını devrin firavunlarına kaptırmış, milletin menfuru ve yüzkarası olarak tarihin
kirli sayfalarında yerini alanlardan olabir.
Detaylarını değişik haber kaynaklarında bulabileceğiniz gibi, şu anda
Türkiye de 46 milyon kişi açlık ve yoksulluk sınırının altındadır.
Böyle bir ülkede dünyanın en zengin reisi bulunmaktadır. Böyle bir kişi
asla lider olamaz. Sadece cerbeze, demogoji ve yalanlarıyla halkı aldatan
birisi olabilir.
Peygamberimizin
hayatından ders alma kabiliyetini yitirdi iseniz, bize Uruguay’ın lideri
Mujica, “Mahatma" adıyla anılan Hindistan’ın esbak lideri Mohandas
Karamçand Gandi gibi liderler lazımdır.
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder