ȂKIBET ÖNEMLİ
Halk arasında, ‘’Ne oldum deme, ne
olacağım de..’’ derler. Bu söz bile meselemizi anlatma açısından yeterlidir.
Bir insan şimdilerde ne olduğuna bakıp
gururlanmamalı, ne olacağını düşünüp endişe etmelidir. Onun için dua sultanı:
‘’Ey Allah’ım.! Bütün işlerde akıbetimizi (ahiretimizi) hayırlı ve güzel
eyle..’’ buyurmuşlardır.
Arapça bir kelime olan âkıbet; ‘’Akb’’
kökünden türeyen ve ‘’bir işin sonu, neticesi; kişinin geride bıraktığı
çocuklar; iyi veya kötü sonuç, ceza veya mükâfat’’ manalarına gelir. Bu kelime,
Kur’ân-ı Kerîm de otuz iki yerde geçmektedir.
Aynı kökten türeyen ‘’ukba’’ da, yine
"mükâfat" ve genel olarak "bir işin sonu" anlamını ifade
eder. “Ukbe'd-dar”(Ra'd: 24) terkibinde ise "cennet" manasında kullanılmıştır.
Âkıbet, Kur'ân'da
fertlerin ve milletIerin karşılaştıkları sonuçlardan ibret ( Al-i İmran: ı 37) almayı teşvik
gayesiyle kullanılmıştır.
Allah'ın âyetlerini yalanlayanların,
günahkarların (A'raf :71), fesat çıkaranların (A'raf: 86), zâlimlerin (Yunus : 39) ve uyarıldıkları
halde söz dinlemeyenlerin ( Yunus : 73) daha dünyada iken karşılaştıkları
kötü akıbetleri anlatılır.
Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur.
Günahkârların sonu kaybetmektir. Fesat çıkaranlarınsonu aynı akıbete maruz
kalmaktır.
Zalimlerin sonu dünya da zillete maruz
kalmaktır. Uyarıldıkları halde söz dinlemeyenlerin sonu haybet ve hüsrandır.
Değişik ayetlerde anlatılan bu sonuçlar günümüzün insanlarına ve özellikle
idarecilerin akıbetlerine de dikkatleri çekmek içindir.
İbret almak için bunlardan sadece
haberdar olmanın yeterli olmadığı, bu tür felâketierin maddi sonuçlarını görmek
için yeryüzünde seyahatler yapmanın, gözlemlerde bulunmanın ve bunlar üzerinde
düşünmenin gerekli olduğu anlatılır. Zira aynı şekilde davrananların aynı
akıbete uğrayacakları, bunun değiştirilmesi mümkün olmayan ilahi bir kanun
olduğu ifade edilir. (Fatır: 43-44)
Buna karşılık, yine
Kur'an'da, yeryüzüne faziletli (salih) kulların hâkim olacağı vaad edilerek bu
vaadde bir mesaj bulunduğuna dikkat çekilmektedir. (Enbiya :106) Kötülüklerden
sakınanların en güzel akıbetle karşılaşacakları hatırlatılmaktadır (Kasas: 83).
Böylece Kur'ân-ı Kerîm
geçmiş milletlerin hayatlarına dair ibret alınmaya değer bulduğu tarihi
olaylardan da örnekler vererek güçlü bir toplum yapısının ancak dini ve ahlaki
bakımdan doğru, iyi ve sağlam temeller üzerine kurulabileceğini ve toplumların
bu temelleri korudukları sürece yaşayabileceklerini önemle vurgulamıştır.
Halk arasında geçen, ‘’Niyet hayır olursa,
akıbet hayırdır. Niyet kötü ve şer ise akıbet de fenadır..’’ sözü sebep ve
sonuç bağlantısına, niyetin iyi veya kötü olmasına dikkatimizi çeker.
‘’Zulüm yolu âkıbeti berbat eder, adâlet
ve hayır yolu âkıbeti rahmet eder.’’ sözü de meseleyi anlatması açısından
oldukça manidardır.
‘’Kıymetli ömrünü beyhude yollarda zayi
edenler cehenneme odun olmak gibi çok acı bir âkıbete uğrarlar..’’
Niyeti hayırlı olmayınca âkıbet de hayırlı
olmuyor maalesef:
“Niyeti halis olunca kişinin,
hayır olur akıbeti her işinin.’’
dizeleri de bizlere bu derin manayı
anlatmaktadır.
Âkıbet zâlimlerin, yalancıların,
hırsızların, rüşvetçilerin, kötü niyet sahiplerinin değil, âkıbet sadece ve
sadece müttakilerindir. (Kasas:83)
Cenabı Hak âkıbet ve
ahiretimizi hayr eylesin..
İçimizdeki
sefihlerden dolayı bizleri helâk etmesin..
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder