Ana içeriğe atla

CADI  AVI
      Son   günlerin moda ve zulüm ifadesi olan cadı avı, Türkçemize Arapçadan sihir ve büyü karşılığı olarak geçmiştir.
Sihir, aslında insanın ciğerine vurarak sersemletmek manasına mastar olarak kullanılmış ve sonradan cadılık veya cadı avı olarak ifadesini bulmuştur.
          Cadı avı denilen sihrin üç manası vardır:
Aslı ve hakikati olmayan zihnî hayallemeler, kuruntular, düzen ve oyunlardır ki; hokkabazların el çabukluğuyla gözlerden kaçırmak ve koğucuların da yaldızlı sözlerle kulakları avurtmak suretiyle yaptıkları şeyler sihrin ve cadı avının bu birinci bölümündedir.
“…halkın gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar.” (A’raf:116)
“Onların ipleri ve değnekleri sihirleri yüzünden, kendisine, gerçekten koşuyormuş hayalini verdi.” (Tâhâ:66)
O zaman insanlar, imansızlar Musa aleyhisselamı böyle bir sihirbaz sandıkları için, O’na;”Ey sihirbaz! Bizim için Rabbine dua et”(Zühruf:49) diye hitap etmişlerdi.
Cadı avı manasına gelen sihrin ikinci manası ise; herhangi bir suretle yaklaşıp şeytanın yardımını sağlamaktır ki, Hz. Allah bu hususta:
“Şeytanın, kimlerin üzerine indiğini size haber vereyim mi? Onlar her günahkâr yalancının üzerine inerler, (Şuâra:221-222) Fakat o şeytanlar, kafirlerdir ki insanlara sihri (Cadı avını) öğretiyorlardı.” (Bakara:102) buyurmuştur.
          Cadı avı manasına gelen sihrin üçüncüsü: Sûret ve tabiatların değişmesine güç getirebileceğine ve mesela bir insanın merkep yapılabileceğine inanılan bir şeydir ki, bu çeşit sihrin ilim adamarı katında aslı ve hakikati yoktur.
Tarihi bir gerçektir ki cadı avıyla insanlara sihir yapıp, Fir’avun ve adamlarının işlediği işleri ortaya koyanların kendilerinin şekil bozukluğuna maruz kaldıkları ve kalacakları da muhakkaktır.
          Sihir sözü, Araplarca bir şeyi yönünden çekip çevirmek, değiştirmek yerine de kullanılır. Doğru giden şeyleri rayından çıkartmak, bozmak ve işe yaramaz hâle getirme şeklinde olur.
          Sihir, lügatte sebebi gizli ve ince olan şeye; şeriat teriminde de, sebebi gizli olan ve aslına uymayan, göz bağcılık, düzenbazlık, oyunculuk biçimindeki şeylere denir.
         Günümüz siyasetinin gizli planlarıyla göz boyacılığı ve düzenbazlığı cadı avı olarak tezahür etmesi sihrin ayrı bir çeşidi olarak ortaya çıkmıştır.
Sihir (Cadı avı) kötü kişilerde görülen, itiraz ve reddedilmesi güç olmayan olağanüstü işler diye de tarif edilmiştir.
Sihirbazlığın (Cadı avının) tarihçesi incelendiğinde görülecektir ki bunun daima Nemrudlar, Fir’avunlar ve onun taraftarları ile daima Allah ve peygamberler düşmanları tarafından yapılmıştır.
Son dönemde siyasal İslamcılar(!) tarafından ortaya atılan ve zulüm çemberine dönüşen cadı avı acaba kimlere niçin yapıldığının farkına varabiliyor muyuz?

                                                                                                         Necdet İÇEL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...