Ana içeriğe atla
DOĞRULAR İLE ALDATMA FİTNESİ

Fesat, herc (anarşi), tecrübe, mihnet, mal, evlat, küfür, insanların fikir ayrılıklarına düşmeleri, ateşde yakma, günah, saptırma, sapıtma, cünun, rezalet, insanların birbirlerini öldürmesi, bozuk akide, insanları meşru bir faide olmaksızın ıstıraba, ihtilal’e, ihtilaf,  mihnet ve belaya düşürme, fenalık yapma, belaya uğratma, şirk ve tefrika, kargaşa, isyan-muhalefet gibi pek çok farklı manaya gelen fitne, insanlık tarihinden peygamberimize ve sonra kıyametin kopmasına kadar geçecek zaman içerisinde en bariz kaderlerinden biridir.

Bütün hadis kitaplarının sonunda Kitabu’l fiten diye bir bölüm vardır. Efendimiz aleyhisselâm, her sabah ve akşam namazından sonra; "Ey Allah’ım ahir zaman fitnelerinden sana sığınırım" diye istiaze’de bulunmuştur.

Kelime olarak bu kadar çok manası olan fitnenin,  toplumumuza bakan yönüylede çok çeşitleri olduğu muhakkaktır. Bunların her birisi ayrı bir kitap mevzusudur.

Bu fitneler içerisinde en müthiş’i deccal fitnesidir. Bu hususun da ayrıca üstünde durulabilir.

Bu köşe yazımızda üstünde durmak istediğimiz mesele, fitneler döneminde ortaya çıkacak hususlardır ve bunların en başında yalanın giderek artması ve çoğalması vardır.

Fitneler döneminde yalan artar. Efendimiz aleyhisselâm  yalanı; zina, hırsızlık, içki gibi fenalığı herkezce müsellem olan toplumsal afetlerden de beter ilan edip , mümin ve müslümanlık vasfı ile bağdaştıramadığı yalanın ve iftiranın son derece artacağına dikkat çeker.

Yüzde doksanı yalana dayanan günümüz siyasi hayatının hakiki değerlendirmesini müminlerin isabetle yapabilmesi için, Rasulullah aleyhisselâmın bu ikazına muhtacız. Zira, hemen hemen yalan ve iftira üzerine otuıtulmuş olan günümüz siyasetinin girmediği müslüman aile kalmamıştır.

İslami görünümlü Ak Parti siyaseti, özellikle zirve idarecileri, son zamanlarda o kadar yalanlar beyan etmektedir ki, insanlık tarihinde bunun eşi benzeri görülmemiştir. Bazılarının çamur medyası dediği havuz medyasının yalan ve iftiraları, firavunları bile geride bırakmıştır.

İşte en büyük fitne budur. Diğer fitnelere zemin hazırlayan fitne de budur. Şu anda hırsızlıklarını örtmek için devleti kontrolünde tutan siyaset, asıl fitnenin kaynağı konumundadır.

Hz. Peygamberin aleyhisselâm kıyamet alametleri zuhur ettiği zaman artacağını haber verdiği fitnelerin ne olduğu sorulduğu zaman şu cevabı vermişlerdir; "Artacak olan yalan."

Ahir zamanda zuhur edecek fitnelerden bir taneside fitnecilerin hep yalan dolanla, bâtıl sözlerle hareket etmeyip, bir kısım gerçeklere de yer verecekleri, daha doğrusu; bir kısım hakiketleri suret-i haktan görünerek kendi batıl davaları lehine istismar edecekleri, menfaat sağlayacakları beyan edilmiştir. Bunun adı cerbezedir. Cerbeze deccaliyetin en büyük vasfıdır.

Bu hususda buyururlar ki, ümmetim için en ziyade korktuğum üç şeyden biri; " Kur’ân-ı Kerîm’i bilen münafıktır." Yani dini söylemlerle, dini istismar ederek milleti aldatmaktır. En büyük endişesi saf müslümanların, masum ve iyi niyetli kimselerin cazip ve parlak sözler ile aldatılmasıdır.

İslam tarihinde Hz. Ali etrafında toplanan müslümanları aldatan, Kur an’ı başlarına koyarak, "Hüküm ancak Allah’ındır" diyen haricîler olmuştur. Hz. Ali bunu işitince şu cevabı verdi:"Bu doğru bir sözdür ancak bâtıl adına söylenmiştir." Haricîlerden Abdullah İbn-İ Sebe’ye, ondan devrimizin İbn-i Sebe’lerine kadar nice münafıklar insanların, insanımızın saf duyguları ile oynamış ve onları kandırmışlardır. Buda bir fitnedir.

Doğrular ile aldatma fitnesi öyle doruk noktaya ulaşmıştır ki, suçlu olduğu muhakkak olanlar, suçsuz olduğu kesin olanları yargılayacak hale gelmiştir.

Kendimize gelebilmemiz ümidiyle...

                                                                                                          Necdet İÇEL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...