Ana içeriğe atla

DOĞRULUK  VE YALANCILIK
 Sıdk; sözün öze ve kendisinden haber verilen şeye mutabakatı diye tabir edilmiştir. Bu, bütünüyle doğruluktur. Bu şartlardan biri eksik olursa; söz, sıdk sayılmaz. Ya yalan olur, ya da bu iki şey arasında mütereddid kalır. Tıpkı münafığın “Muhammed Allah’ın Resulüdür” demesi gibi… “Bu söz, kendisinden haber verilene nispetle doğrudur” dense sahih olduğu gibi, sözün öze uymaması yönüyle “yalandır” dense bu da doğrudur. Kendisinden hep doğruluk sadır olan kimseye “sıddık” denir.
  Doğruluk sadece sözde olmaz. Niyet, irade, azim ve amelde de olur.
  Sıdkın zıddı kizbtir. Doğruluğun tersi yalancılıktır. Birini anlamak için diğerini de bilmek, beraber mütalaa etmek gerekir.
 İmam-ı Gazzali der ki; “Kizb, günahın çirkin olanlarındandır. Kizb zatından haram değildir, neticesi itibariyle haramdır. Çirkinliği, onda bulunan zarar sebebiyledir. Bu sebeple, maslahata götüreceği ayan beyan belliyse yalana cevaz verilir” demiştir.
        Bazı âlimler İmam-ı Gazzali’nin bu yorumuna itiraz etmişler ve “Bu sözden, yalandan zarar hasıl olmadığı hallerde yalanın mübah olması neticesi çıkar. Böyle bir mübah yoktur” , ÜSTADdemişlerdir.
  Bu itiraza şöyle cevap verilmiştir ki; “Yalan, asıl itibariyle kesinlikle yasaktır. Ancak bir maslahata sebep olana cevaz verilmiştir, başkasına değil.”
  Üstad Bediüzzaman hazretleri ise, günümüzde yalancılık revaçta olduğu için; “bu ruhsata ve maslahata ruhsat kaldırılmıştır” der.
   Sıdk; İslam’ın en çok övdüğü hasletlerden birisidir. Yalancılık da en ziyade reddettiği…
    İmam-ı Münâvî der ki; “Yalanın çirkinliği, peşinden bütün çirkinlikleri, yasakları getirmesi sebebiyledir. Yalanın terkiyle bütün kötülükler de terk edilir.”
 İmam-ı Gazzâlî de yalan için; “Büyük günahların arasındadır.” demiştir. Yine demiştir ki; “Kişi yalancı bilinirse, sözüne güven kalmaz, gözlerden düşer, nazarlarda değersiz olur. Yalanın çirkinliğini anlamak istersen, başkalarının yalanının çirkinliğine bak! Nefsin ondan ne kadar nefret duyacak, gör! Yalanın sahibini ne kadar istihkar edeceğini, söyleyeceği yalanını ne kadar çirkin bulacağını dikkat et!”
  Hikmet erbabı bazı âlimler demişlerdir ki; “Bütün günahların tevbeyle terk edileceği ümit edilir, yalan hariç! Nice hırsızın güzelliğini, nice ayyaşın İslam’a döndüğünü görürüz de, yalancının vazgeçtiğini göremeyiz.”
   Belki bu ince sırdandır ki; hadis rivâyet edenler, Resulullah aleyhisselâm hakkında bir kere de olsa yalanı vâki olan kimseden ebediyen hadis rivayetini kabul etmemişlerdir.
   Bu ölçülere göre siyaset dünyasına bakınız. İktidar partisinin ve özellikle idaricelerinin yalanlarına bakınız. Bu kadar apaçık yalanlarından sonra bunların bundan sonraki sözlerinin ve attıkları iftiraların hiçbir değerleri yoktur.
                                                                                                                         Necdet İÇEL





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...