HALKINI HAFİFE ALMAK
Kur’ân-ı Kerîm
mâzi kitabı değildir. O geçmişten gelecek için bahseder. Zîra mâzi müstekbalin
aynasıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’in mâzideki olaylardan bahsetmesi, tarihin
belli bir döneminde olmuş-geçmiş, basit ve sıradan hadiseler değildir. Onlar,
tarihte pek çok defa tekerrür etmiş, tekrar ede ede küllî kâideler haline gelmiş, benzerleri her zaman,
her asırda olabilecek ve tâ kıyamete kadar devam edecek olan hadiseler ve
olaylardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de şer cephesinin, insî şeytaniyet adına 74
yerde anlatılan en tipik örneklerinden bir tanesi Firavundur.
Mısırdaki eski imparatorluk döneminden (yaklaşık M.Ö.2400) itibaren rastlanan Firavun kelimesi,
Mısır kralının lakabı değil “saray” anlamında kullanılmıştır. Daha sonra sülale
manasına, daha sonraları da (M.Ö. 950)
sülalenin adı zikredilmeden kral manasına “Firavun” kelimesi kullanılır hale
gelmiştir.
Zamanla kendilerini “Tanrı Rê” nin oğlu olarak gören
Firavunlar, daha sonra “insanların Rabbi” olarak ilan etmişlerdir.
Bu oluşumun seyrinde Firavun halkını hafife alması vardır.
Koyun olan halk zamanla başındaki çobanı ne derse O’nu yapar hale gelmişler ve
bu da başındaki çobanlarının firavunlaşmasına sebebiyet vermiştir.
“O (Firavun) halkını küçümsedi. Onlar da O’na itaat ettiler.
Doğrusu Onlar yoldan çıkmış bir toplum idi…” (Zuhruf:54)
Anlaşılıyor ki Firavun Halkını hafife alıyor, Onları
küçümsüyor, önem vermiyor, ciddiye almıyordu.
Firavun’un halkını hafife alması şöyle gerçekleşiyordu: Bir
dikta yönetimi kurarak hukuku çiğniyordu. Çevresinde de menfaatçi dalkavuklarla
bir oligarşi kurup, dürüst ve erdemli insanları susturuyordu. Bu, diliyle
söylemese bile fiil ve icraatıyla halkını hiçe saymak ve hafife almak idi.
Halk ta fâsık idi. Fâsık halk ta; Hak-bâtıl, erdem gibi
değerler onlar için önemsiz olduğundan sürü gibi firavuna uyuyor ve itaat
ediyorlardı.
Zülme, şahsiyetsizliğe boyun eğer, ses çıkarmazlardı. Hakkı
tutan bir ses yükselirse onu sustururken trolleri aracılığıyla sesleri yüksek
çıkar, hakkı söylemede ise, dilsiz şeytan kesilirlerdi.
İşte bunlar zilleti kabul ettiklerinden hiç sayılmaya, hafife
alınmaya müstehak olmuşlardır.
Bu yaptıkları onların boğulmalarına sebebiyet vermişlerdir.
Günümüzün firavunlarına ve arkasındaki sürülere ne kadar da
benziyor…
NECDET İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder