Ana içeriğe atla

  İNANÇ  SAHTEKARLIĞI

   Değerli   Sadık Kılıç Hocamız, münafıklardan bahsederken ‘’İnanç Sahtekârlığı’’ olarak enfes bir tarif yapar.

Meşhur lugat alimi İbn Manzur ise, Lisanu’l-Arap adlı kitabında, ‘’Münafık bukalemun gibidir; bulunduğu araziye göre renk değiştirir…’’ der.

Münafıklar kadar islam’a zarar verenler olmamıştır. Onlar, pirincin içinde ki taş gibidir.
Kur’an-ı Kerîm, münafıklardan çokça bahseder. Münafıkları çok iyi tanımamızı tavsiye eder ki, desise ve tehlikeleri karşısında aldanmayalım. Zira onlar pusuda olan düşmanlar gibi, hatta daha da tehlikelidirler.

Kur’an-ı Kerîm münafıkların isimlerini söylemez. Onları, vasıf ve amelleri ile teşhir eder.
Şehir münafıkları, münafıklıkta inatçı, tamamen kaypaklanmış kimselerdir. Sırlarını gizlemesini bilirler, yağ gibi suyun üstüne çıkmaya alışkındırlar.

Yazımın başlığı, ‘’İnanç Sahtekârlığı’’idi. Zira; ‘’(Münafıklar, haşa,) Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar, oysa sadece kendilerini aldatırlar ve farkına varmazlar.’’(Bakara:9)  ayetinin de ifadesi ile, haşa Allah’ı aldanan zannedecek kadar aldatma, karakterlerine işlemiş sahtekârlardır.

Evet, o kadar yalan söyler ve sahtekârlık yaparlar ki, artık yalan ve sahtekârlık onların ayrılmaz bir parçası olmuştur.

Dahası, bunlar hem yalan söylerler ve hem de yalanı ve sahtekârlığı yalan ve sahtekârlık saymazlar. O kadar ki, insanları aldatmaları, hile, siyaset, propaganda yapmaları, onlarca bir kiyaset, siyaset  ve akıllılık sayılmaktadır.

Onlar, bu yalan ve aldatma, kiyaset ve dirayet saydıkları durumları ile saf ve temiz Müslümanlığı yok etmeye kalkışmaktadırlar.

Bu münafıklar siyasi hayatlarında yalanı; halkı aldatmak, idari işlerde memurlara baskı yapmak, ictîmaî hayatlarında kitleleri kandırıp arkalarından sürüklemek için bir unsur olarak kullanıyor ve hep yalan düşünüyor, yalan söylüyor ve yalancılıkla  da dop dolu bulunuyorlardı.
‘’Çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanarlar…’’(Münafıkun:4)  Böyleleri kendi aralarında baş başa verdiklerinde hep fitne ve fesat planladıklarından; yan yana gelen,baş başa veren iki kişinin konuşmasında hep aynı şeyleri düşünürler. Sürekli yalan ile oturup-kalktıkları için doğru olan hiçbir söze de inanmazlar.

Böylelerinin karşısına Hz.Muhammed aleyhisselatüvesselam da çıksa, O’nu da tekzib edeceklerdir. Zira onlar, tabiatları ile yalan kesildiklerinden, kendilerine kıyas ederek herkesi yalancı görmektedirler.

Cenab-ı Haktan bizleri ve bu milleti münafıklardan ve onların şerlerinden korumasını dileriz.

Necdet İÇEL


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...