Ana içeriğe atla
NİCE BAYRAMLARA…

Çok adetlerimiz batı adetlerine benzemeye başladı.Maalesef  tatil ve bayram anlayışlarımız da kendi ruh kökümüzden ve değerlerimizden uzaklaşmaya başlamıştır.Bu noktasıyla kendi değerlerimiz açısından “Bayram telakkîsi” üstünde durmak gerekmektedir.Çünkü İslam’a göre bayram,muattal veya sırf eğlenceyle geçirilecek bir tatil müddeti değildir.

Hz.Peygamber (s.a.s) bayramı “Yeme, içme ve Allah’ı zikir günleri” olarak tavsif ve tarif etmiştir.Bayramın bütün Müslümanlarca böyle telakkî edilmesini sağlamak maksadıyla Hz.Peygamber (s.a.s)’in fiilî tedbir aldığını da görmekteyiz.

İmam-ı Maliki’n muvatta’  adlı hadis kitabındaki rivayetine göre, Abdullah ibni Huzafe’yi Kurban bayramı sırasında Mina’da hacılar arasında dolaşarak: “Bu günler yeme, içme ve Allah’ı anma günleridir.” diye ilan etmek üzere vazifelendirilmiştir.

Büdeyl ibnü Verkâ’da insanları devesine binmiş olarak takip edip: “Resulullah (s.a.s) sizlere bugünlerde oruç tutmamayı emrediyor, bugünler yeme, içme günleridir.” diye ilanda bulunanlardandır. Bu hüküm Kurban bayramı için geçerlidir. İçinde bulunduğumuz Ramazan bayramı için ise, Bayram’ın sadece birinci gününde oruç tutmak haramdır, isteyenler açısından ikinci gününden itibaren Şevval ayı süresince, Şevval’de tutulması sünnet olan altı gün oruçlarına başlayabilir.

  İslam’ın bayram telakkîsinde yeme, içme, eğlence ve Zikrullah birlikte yer alır. Birini diğerinden ayırmak mümkün değildir. 

Helal kılınan eğlence ve Bayram sevincini yaşama havasının, meşru hududu taşmayacak şekilde ileri götürülmesini önlemek maksadıyla Bayram’ın dînî yönünü belirtmeye Hz.Peygamber (s.a.s) hususî bir değer atfetmiştir.

Buharî’nin rivayetinde belirtildiği üzere, Resulullah (s.a.s) Kurban Bayramı hutbesinde şunları söylemiştir: “Bugün bayramdır. Bayramımıza önce namaz kılarak başlıyoruz. Sonra evlerimize dönüp kurbanlarımızı keseceğiz. Kim bu şekilde hareket ederse bayramı sünnetimize uygun olarak kutlamış olur.”

Ramazan Bayramımızı da önce bayram namazıyla başlayacağız, Bayram namazına gelmeden önce bir hurma veya tatlı bir şeyle iftar yapacağız. Yani Allah’a karşı oruçlu olmadığımızı bu suretle göstereceğiz. Bayram namazından sonra önce çocuklarımızla sonra yakın akrabalarımızla ve komşularımızla bayramlaşacağız. İslam’ın sıla-i rahime (akraba bağlılığına) verdiği önem gereği mümkün olduğu kadar yakın-uzak demeden bütün akrabalarımızla bayramlaşacağız. Kabristanlıkları da ve oralarda yatan akrabalarımızı da asla unutmayacağız.           

Bayramlarda teşvik edilen “yeme ve içme”nin helal dairesinde olacağı açıktır. Zamanımızda, bir kısım gafil Müslümanların batılıları taklîden bayramlarda, tatillerde yer verdikleri aşırılıkların hiçbir dînî ruhsatı yoktur.

Bayramlardaki meşru eğlencede bizzat  Hz.Peygamber (s.a.s)’in tatbikatı ile, bayram günlerinde eğlencenin caiz olduğunu göstermektedir. Hatta, alimler Efendimiz’in tatbikatına dayanarak: “Bayramlarda eğlenerek sevinç gösterisinde bulunmak, dinin sembollerindendir.” demişlerdir.    

Bayram günü müzik dinlenmesini uygun gören rivayetler de mevcuttur. Bununda şehveti tahrik etmeyen ifadeler türünden olması önemlidir.

Bayramınızı tebrik eder, nice nice bayramlara ulaşmanızı Yüce Mevlamız’dan niyaz ederim.

NECDET İÇEL


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...