Ana içeriğe atla
 FESADI SULH GÖSTERME
    Hiç kimse, ‘’Benim ayranım ekşidir’’ demez. Yer yüzünde Hz.Adem den bugüne en büyük fesadı, bozgunculuğu,anarşiyi çıkartan şeytan bile, ‘’Ben O’ndan (Ademden) daha hayırlıyım’’(A’raf 12) iddiasında bulunmuştur.
Yeryüzünün en fesatçı insanları münafıklardır. Münafık, İslam toplumu içerisinde,  Müslüman görüntüsünde yaşayan ve fakat şeytana bile ustalık dersi veren en tahribatçı kimselerdir. Münafık, Müslümanlara ‘’sağdan yaklaşan’’(A’raf 17) şeytanın desiseleridir.
Kur’an-ı Kerim,  semavi kitapların özeti olan Fatiha suresinin açılımını yaptığı bakara sure-icelilesinde ilk iki ayette kendisini metheder. Üç-Beşinci ayetlerde mü’minleri alametleri ile ve akıbetleri ile tarif eder, tanıtır. Altı-Yedinci ayetlerde ise kâfirlerden vasıf, amel ve akıbetleri ile bahsederek, onların durumunu ilan eder. Sekizinci ayetten yirminci ayetin sonuna kadar münafıklardan bahseder. Kafirlerden iki ayet ile, münafıklardan ise onüç ayet ile bahsetmesi oldukça manidardır.
Münafıklar vasıfları, yaptıkları ve ortaya koydukları fesatları ile teşhir edilir. Kâfirden daha tehlikeli olan münafıkları çok iyi tanıyalım ve oyunlarına gelmeyelim diye tenbih edilir.
Münafıkların alametleri sayılırken; ‘’Ne zaman onlara: ‘Yeryüzünde fesat çıkarmayın!’ denilse, ‘Biz sadece barışçıyız, ortalığı düzeltmekten başka işimiz yok.’ derler. Gözünüzü açın, bunlar bozguncuların tâ kendileridir, lakin şuur yoksunudurlar, farkedemiyorlar.’’ (Bakara, 11-12)   İfadeleri münafıkları tanıtır ve onları gerçek sulh ve barış için çalışan mü’minlerden ayırt etmenin ne kadar zor olduğuna da dikkat çeker.
Kur’an-ı Keri münafıkları isimleri ile değil, alamet, vasıf ve yaptıkları ile tanıtır.
Münağın en büyük işi fesattır. Fesat; bozma, telef etme, ahdi bozma, insanları birbirine düşürme, birbirlerine düşürüp kendi saltanatını koruyup-kollama, nifak ve şikak çıkarmak gibi manalara gelir.
Salah ise; ıslah etme, onarma, fesadı ve fitneyi izale etme, nifak ve şikakı kaldırma, bozuk düzeni ıslah etme, deformasyona maruz kalmış bir şeyi yeniden şekillendirme, reforma tabi tutup eski haline icra etme… gibi manalara gelir.
Evet biz samimi mü’minler, hüsnü zannımızda  yer-yer münafıkların, ‘’Biz ıslahçılarız…’’ sözlerine karşı aldanabiliriz, fakat bu aldanma daimi değildir. Sahih hadisin ifadesi ile,  ‘’ Bir mü’min bir delikten iki kere ısırılmaz…’’ (Buhari, edep,83)
Aslında, ‘’Biz ıslahçılarız…’’ diye  ortaya çıkan bu fesatçı münafık güruhlar, içtimâî, siyasî,iktisadi, kültürel ve ilmî açıdan  ıslah adına yaptıkları bütün değiştirme, dönüştürme  ve inkılaplarında bize hüsnü niyetli görünebilir, biz de bunlara aldanabiliriz; ancak pek çok  denî sıfatlar ile muttasıp olan bu güruhu gördüğümüz zaman dikkatli olmamız gerektiğini  yine Kur’an emrediyor.
Şimdi bakalım;
Kim inanmadığı halde inanmış görünüyor? Kim Allah’ın bütün kâmil sıfatlarını bir faniye veriyor? Kim Bakara suresini makaralaştırıyor?
Kim Efendimize gurur isnat ediyor? Kim sahabenin içinde de çürükler olduğunu söylüyor?
Kim yalan söylüyor, başkalarını aldatmak için hileden hud’a dan hileye koşuyorsa asıl müfsid odur.
Kim Allah’ın yardımını ve tevfikini bir tarafa bırakarak, Allah’ın emrettiklerini yerine getirimiyor ve hilelerle halkı aldatacağını, iğfal edeceğini, kandıracağını zannediyorsa işte müfsit odur. Keza kim yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor, helal-haram tanımıyor ve İslam’ın ticari ahlaksızlık, içtimai ahlaksızlık dediği işleri yapıyor ve maddeyi esas alıp her şeyi maddî planda görüyor ise işte bütün bu sıfatları itibarıyla gerçek müfsit odur. Evet, ayette işte bu vasıflar nazara veriliyor. Yani siz kimde bu vasıfları görürseniz, onlara karşı mutlaka ihtiyatlı olmalı ve temkin içinde bulunmalısınız.
Efendimiz aleyhisselâmın her sabah ve akşam namazından sonra münâfıkların şerlerinden Allah’a sığınması gibi bizler de Allah’a sığınmalıyız. 
                                                                                                                                                                                                               Necdet İÇEL



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...