EMÂNET
İbn-u Abbâs’a göre, yapılması emredilen
veya yasaklanan farzlardır. Bazıları da “ibadetler, bütün teklifler, Allah’ın
insanlardan aldığı mîsaktır” (Kütüb-ü Sitte,
Hadis Ansiklopedisi, Prof;.Dr. İbrahim Canan, c:2, s:373)demiştir.
Emânet, hıyânetin zıddı olup güven,
sadakat, emniyet mânalarına gelir. İslâm dini adâlet ve emniyete çok fazla
ehemmiyet atfeder. İçtimâî ve ferdî huzurun, maddî ve mânevi kalkınmanın
bunlara bağlı olduğunu belirtir.
Aslında adâletle emniyet birbirinden
ayrılmaz. Adâletin olmadığı yerde emniyet ve güven de olmaz. Cenab-ı Hak Rahmân
sûresinde, semâvatın bile adaletle nizamda, kıyamda olduğunu belirttikten sonra
insanlar arasında adâletli, ölçülü, hukuka riayetkâr olunmasını emretmiştir.
Hadislerde emânetin kaybolması kıyâmet alâmeti olarak ifade edilmiştir.
Huzeyfetu'bnu'l-Yemân (r.a) anlatıyor: Hz.
Peygamber aleyhisselâm, bize iki hadis irad buyurmuştu. Ben bunlardan birini
gördüm, diğerini de bekliyorum.
Buyurmuştu ki:
"Emanet (din, adalet duyguları) insanların kalplerinin derinliklerine
(yaratılışlarında, fıtrî meyiller olarak) konmuştur. Sonradan Kur'ân-ı Kerîm
indi. (İnsanlar kalplerine konmuş olan bu fitrî temâyüllerin) Kur'ân ve hadiste
te'yîdini buldular." Resûlullah aleyhisselâm bize bu emanetin
kalplerden kalkmasından da bahsetti ve buyurdu ki:
"Kişi uykuda imiş gibi farkında olmadan kalbinden emanet alınır.
Geride, benek izi gibi bir iz kalır. Sonra ikinci sefer, yine uykuda
imişcesine, kişi farkında olmadan kalbindeki emânet duygusundan bir miktar daha
alınır. Bunun da, kalpte bir kabarcık izi gibi bir izi kalır, yâni şöyle ki,
ayağın üzerinden bir kor parçasını yuvarlayacak olsan değdiği yerleri kabarmış
görürsün. Ne var ki, içinde işe yarar bir şey yoktur."
Sonra Hz. Peygamber aleyhisselâm bir çakıl tanesi aldı, onu ayağının
üzerinde yuvarladı. (Ve sözüne davam etti:) "(Emanet bu şekilde
peyder pey azalmaya devam eder, o hâle gelinir ki artık) alış verişe giden
insanlarda (itimad, güven, doğruluk ve) emanet tamamen kaybolur. Hatta
dürüstler "falanca kabilede dürüst insanlar varmış" diye parmakla
gösterirler. Bazan da, kalbinde zere miktar iman olmayan bir kimsenin "ne
civanmerd, ne kibar, ne akıllı kişi" diye övüldüğü olur."
Huzeyfe devam etti:
- Ben öyle günler gördüm ki, hanginizle alış veriş yaptığıma aldırmazdım.
Muhâtabım Müslüman idiyse, bana karşı hile yapmasına dindarlığı mâni olurdu.
Muhatabım Yahûdî veya Hıristiyan idiyse, onu da, âmiri (nden vâliden gelen
korku ve disiplin) bana hile yapmaktan alıkoyardı. Fakat bugün sizden sadece
falanca falanca ile (gönül huzuruyla) alış veriş yapabilirim. (Buhârî, Rikak: 35, Fiten: 13; Müslim, İman:
230, (143); Tirmizî, Fiten: 17, (2180); İbnu Mâce, Fiten: 27, (4053))
Emânetin kaybolması, insanlar
arasında dürüstlüğün, adâletin, hakkına razı olma duygusunun kalmaması,
kimsenin kimseye güvenemez hâle gelmesi demektir. Bu da hilekârlıkların,
haksızlıkların artmasıyla hâsıl olur.
Emânetin kalkmasıyla hâsıl olacak
durumun vehametini tam kavrayabilmek için, Kur’ân-ı Kerîm’de emânete verilmiş
olan makamın yüceliğini bilmek yeterlidir:
“Doğrusu biz, emâneti göklere, yere,
dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup
titremişlerdir. Pek zâlim ve çok câhil olan insan ise onu yüklenmiştir.” (Ahzâb 72)
Hadiste kaybolacağı veya
“kaybedilmesi”nin kıyâmet alâmeti olacağı bildirilen emanetin âyette zikredilen
emanetten ayrı olduğu söylenemez.
Nitekim bu “emânet”in ne olduğu
sorusuna ulema farklı yorumlar getirmiştir ki, hepsinin de belli bir ölçüde
haklılığı açıktır.
İbn-u Abbâs’a göre, yapılması emredilen
veya yasaklanan farzlardır. Bazıları da “ibadetler, bütün teklifler, Allah’ın
insanlardan aldığı mîsaktır” (Kütüb-ü Sitte,
Hadis Ansiklopedisi, Prof;.Dr. İbrahim Canan, c:2, s:373)demiştir.
Aile babaya, okul müdüre, ilçe
kaymakama, vilayet valiye, ülke Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na emanettir. Emanete
riayet etme, kâmil mü’minlik vasfıdır. Emânete ihanet de münafıklık alametidir.
“Münafıklığın alameti üçtür; konuştuğu zaman
yalan söyler, kendisi bir şey vaat ettiği zaman vaadine muhalefet eder ve
emanete de gadreder” (Buhârî, Îmân 24; Müslim, Îmân 107-108. Ayrıca
bk. Buhârî, Şehâdât 28, Vesâyâ 8, Mezâlim 17, Cizye 17, Edeb 69; Tirmizî,
Îmân 14) hadis-i şerifi de mevzumuzla alakadardır.
Cenab-ı Hakk’tan bizleri emanette
emin kılmasını diler ve bütün nifak sıfatlarından muhafaza etmesini niyaz
ederiz.
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder