ZÂHİRE BAKIP ALDANANLAR
Türkiye’de hava o kadar bulanık, her taraf o kadar toz duman ki,
hemen hemen hiç kimse olayların gerçek yüzünü göremiyor, zahirine bakarak belki
aldanıyor. Bu da yanlış düşüncelere ve kötü sonuçlara sebebiyet veriyor.
Doğrular yanlış, yanlışlar doğru görünüyor. Hele bir de cehaletle
beraber peşinfikirlilik, menfaat paylaşımları, tarafgirlik ve siyasetperestlik
devreye girince, doğruyu görme ve isabetliliği yakalama âdeta muhal hale
geliyor.
“At izi it izine karışıyor.”
Milletimiz müthiş bir yükselme tirendi yakalamışken, gulyabâniler
ortalığı karıştırarak, bizi birbirimize düşürerek, hepimizi (millet olarak)
başaşağıya indirmeye çalışıyor.
Bunun en kötü taraflarından bir tanesi de, bizlerin birbirimizi suçlu
görmesi ve birilerinin de buna zemin hazırlamış olmasıdır.
Hâdiselerin gerçek yüzünü görebilmek için (misalde de göreceğimiz
gibi) bir çocuk kadar sâfî kalbe sâhib olmalıyız. Haram ve günahla
kirlenmişler, özellikle kul hakkı yiyenlerin hadiselerin gerçek yüzünü
görebilmeleri mümkün değildir. Son dönemde bunun sıkıntısını çekmekteyiz.
Efendimiz aleyhisselâm, beşikte konuşan üç çocuktan birisi ile alakalı, bize şunu anlatıyor:
“Bir zamanlar bir çocuk annesini emiyordu. Oradan şahlanmış bir at
üzerinde kılık kıyafeti güzel bir adam geçti. Onu gören kadın:
"Allah'ım şu oğlumu bunun gibi yap!" diye dua etti.
Çocuk memeyi bırakarak adama doğru yönelip baktı ve:
"Allahım beni bunun gibi yapma!" diye dua etti. Sonra
tekrar memesine dönüp emmeye başladı.
"Ebu Hureyre (r.a) der ki: "Ben Resülûllah aleyhisselâmı,
şehâdet parmağını ağzına koyup emmeye başlayarak, çocuğun emişini taklid
ederken görür gibiyim."
Resülullah aleyhisselâm anlatmaya devam etti:
"(Sonra annenin yanından) bir kalabalık geçti. Ellerinde bir
cariye vardı. Onu dövüyorlar ve:
"(Seni zâniye seni!) Zina yaparsın, hırsızlık yaparsın
ha!" diyorlardı. Cariye ise:
"Allah bana yeter, o ne iyi vekildir!" diyordu. Çocuğun
annesi:
"Allah’ım çocuğumu bunun gibi yapma!" dedi. Çocuk yine
emmeyi bıraktı, cariyeye baktı ve:
"Allah’ım beni bunun gibi yap! dedi. İşte burada anne, evlat
karşılıklı konuşmaya başladılar: Anne dedi ki:
"Boğazı tıkanasıca! Kıyafeti güzel bir adam geçti. Ben:
"Allah’ım, oğlumu bunun gibi yap" dedim. Sen: "Allah’ım! Beni
bunun gibi yapma!" dedin. Yanımızdan cariyeyi döverek, zina ve hırsızlık
yaptığını söyleyerek geçenler oldu. Ben: "Allah’ım, oğlumu bunun gibi
yapma" dedim. Sen ise: "Allah’ım, beni bunun gibi yap!"
dedin."
Oğlu şu cevabı verdi:
"Güzel kıyafetli bir adam geçti. Sen: "Allah’ım, oğlumu
bunun gibi yap!" dedin, ben ise: "Allah’ım beni bunun gibi
yapma!" dedim.
Yanınızdan bu cariyeyi geçirdiler. Onu hem dövüp hem de:
"Zina ettin, hırsızlık ettin!" diyorlardı. Sen: "Allah’ım,
oğlumu bunun gibi yapma! "dedin. Ben ise: "Allah’ım, beni bunun gibi
yap!" dedim. (Sebebini açıklayayım): O atlı adam cebbar zalimin biriydi.
Ben de: "Allah’ım beni böyle yapma!" dedim. "Zina ettin,
hırsızlık yaptın!" dedikleri şu zavallı cariye ise ne zina yapmıştı,
ne de çalmıştı! Ben de "Allah’ım beni bunun gibi yap!" dedim." (Buhari, Enbiya 50, Amel fi's-Salat 7; Müslim, Birr 7, 8, (2550).
Metin Müslim'den alınmadır.)
Kim bilir, belki bugün kalbi temiz, çocuk gibi günahsız birisi
konuşsa ‘Darbe yaptı diyenler darbeyi yapmıştır’ diyecektir.
Hâdiselerin zâhirine bakarak aldananlardan olmamalıyız..
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder