Ana içeriğe atla

                             ALLAH KELİMESİ


          “Allah (c.c) esmasıyla malum, sıfatlarıyla muhat, Zatıyla mevcud-u mechûl olan bir Zât-ı Ecell-i Â'lâ'dır.”

          “Allah ismi Allah'ın “Zât ismi'dir””İsm-i Celâl”dir.”Lafzâtullah”dır. ”İsm-i Hassı”dır. Sair bütün sıfat ve isimleri içinde olan “İsm-i Câmî”sidir.

          -Allah lafzı'nın bütün harfleri Allah'a delâlet eder ve ifade ederler:
          Başta “elif”tek başına Allah'ın adını remz eder. Arap edebiyatında ,lügaZ sanatında harflerin belli manalara remz ettiğini biliyoruz. Evet (l) elif Allah'a delalet eder.
          Allah kelimesini elifsiz olarak ele aldığımız zaman,”Lillâh”kalır ki, yine Allah'ı ifade eder.
          ”Lillâh” daki,”lâm”ı kaldırdığımız zaman “lehü”kalır ki yine Allah'a işaret eder.
          “Lehü”nün başında ki, ikinci ”lâm”ıda kaldırdığımız zaman,”Hü”kalır ki yine “O”demek ve Allah'a işaret eder.
          -Kur'an'ı Kerimde, Allah'ın isimleri içinde en çok geçen ismi “ALLAH”ismidir.
          “Allahü”olarak;980 defa,
          “Allahe”olarak;592 defa,
          “Allahi”olarak;1125 defa
          Toplam olarak 2697 defa geçmektedir.
          Kur'an'ı Kerimde “Allah” kelimesinin önünde başka bir İsm-i İlahî geçmemektedir. Bu da “Allah”ismine ihtiram'dır. Sadece “Hüve”öne geçer. O da “hüve”nin hava gibi her ismin içine girebilmesindendir. Zaten “Hüve”Allah'ın isimlerinden değildir. Sadece zamir olarak kullanıllır.
                                                       ӿӿ                                ALLAH
          Acaba “Allah”kelimesi'nin aslı nedir?hangi kelimelerden türemiştir? Çünki her  kelimenin bir kökü, bir aslı vardır. O kelimeden iştikâk eder.
          “Allah” kelimesinin oluşumu,meydana gelmesiyle âlâkalı pek çok tesbitlerden özellikle iki tanesi dikkat çekiyor. Veya bütün bu tesbitleri iki ana gurupta toplayabiliriz.:
          ”Allah” kelimesi ile alâkalı  iki ana görüş vardır:
          1-) Kelimenin her hangi bir kökten türemiş olmayıp sözlük manası taşımadığı ve gerçek mâ'budun özel adını teşkil ettiği,yahut sözlükte bir anlamı olsa bile,gerçek mâ'buda ad olunca bu anlamını kaybettiği şeklinde ki kanaat ve tesbit benimsenmektedir.
          2-) Kelimenin çeşitli köklerden türemiş olabileceğini söyleyenler de vardır.
          Bu ikinci guruba göre:
          1-) ”İlah” kelimesinden türemiş olup, başına harf-i tarif getirilmiştir. Bir taraftan El-ilâh şeklinde dildeki yerini almışken,diğer taraftan kullanım sırasında dile kolaylık sağlamak maksadıyla asıl kelimenin hemzesi kaldırılmış lâm'lar birleştirilmiş (idğam yapılmış)ve azamet ifade eden kalın bir ses verilerek Allah tarzında okunmuştur.
          2-) ”İlâh” kelimese ise;”ABADE” manasında “ELEHE-YÊLEHÜ”den iştikâk ederek “Allah” kelimesi olarak ifade edilmiştir. Yani “Ma'bud-u Hakiki” sadece O'dur. Kulluk sadece O'na layıktır manalarına gelir.
          3-) ”İlâh” kelimesi “hayret ve şaşkınlık içinde  kalmak ,gönülden bağlanıp,sığınmak manasındaki “ELİHE-YÊLEHÜ” veya “VELİHE-YEVLEHÜ” kökünden ism-i mef'ul manasında bir mastar olup “tapınılan,yüceliğinin karşısında hayrete düşülen,gönülden bağlanılıp sığınılan”manalarını ifade eder.
          4-) ”İlâh” kelimesi:”Gizlenmek,duyu idrâkinin fevkinde olmak “anlamında ki “LEHE-YELÎHÜ”kökünden “leyh-lâh” kelimesinden türemiş olup ,”duyu idrâkinin ötesinde bulunan demektir.”LEHÜ” kelimesinin başına harf-i ta'rif getirilmiş ve  “lâm” ile birleştirilmiş ve Allah kelimesi meydana gelmiştir.
          “Allah”kelimesi hakkında çok özet bir malumat sundum.Allah'ın ZAT, SIFAT, ŞE'N ve ESMA'sıyla alakalı geniş malumat daha sonra aktarılabilir.
Başka kelam kitaplarından ve Risal-i Nurlardan da bakabilirsiniz.

Necdet İÇEL

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...