Ana içeriğe atla

EFENDİMİZ(AS) Mİ’RAÇ’TA RABBİNİ GÖRDÜ MÜ? RU’YETULLAH MÜMKÜN MÜDÜR? ÂHİRETTE ALLAH(CC) GÖRÜLECEK MİDİR? (9)

Ashab-ı kiramdan Hz. Aişe(r.ha.) validemiz, Efendimiz(as) Mi’raçta Cenab-ı Hakk’ı görmediğine kâil olmuştur. El-lü’lü-ü vel-Mercan isimli hadis kitâbında geçen yüz on bir ve yüz on iki  numaralı hadislerde, Aişe validemiz bu ictihadını beyan etmişlerdir. (M. Fuat Abdulbaki,El-lü’ü vel mercan fimedtefaka aleyhi’ş-Şeytan c:1,Shf:41 ,h:11,112, El-Mektebetü’l-İslamiye, İstanbul-1979.)

Görünmez diyenlerin küllî olarak iki delileri var:

1)Enam suresi, 103. Ayeti: “Gözler O’na erişemez. O’nun ilmi ise bütün gözleri ihata eder.Gözlerin görmediği her şeye nüfuz eden, her şeyden haberdar olan O’dur.” (En’am:103)

2)Musa(as),Tur’da Cenab-ı Hakk’ı görmek istemesi ve Cenab-ı Hakk’ın; “Sen, Beni göremezsin. Ama şimdi şu dağa bak, eğer yerinde durursa sen de Beni görürsün.”buyurması.(A’raf :143)

Diğer taraftan bütün ashab, başta Abdullah İbn-i Abbas; Efendimizin Mi’raçta Cenab-ı Hakk’ı gördüklerine, ve öbür âlemde de  Cenab-ı Hakk’ın görülmesinin aklen caiz, naklen sabit olduğu hükmüne varmışlardır. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:56, Divan Yayınları 1983, İst.) Ve aynı zamanda karşı tarafın bu mevzudaki delillerini te’vil ve tefsir ederek, onların delilleri bile (anlatılacağı üzere) “görüleceğine” delildir demişlerdir. Mâ’mer b. Raşid; Aişe ile İbn-i Abbas(ra) arasındaki ihtilaf zikredildiği zaman, “Bizce Aişe(r.ha.) daha alim değildir, şu da var ki, İbn-i Abbas bir şeyi ispat, başkaları ise aynı şeyi nefyetmiştir. Nefiyle ispat işte bu şekilde tearuz edince ispat tarafı tercih olunur. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:56, Divan Yayınları 1983, İst.; Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:652-653)

Mu’tezile (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst ;  Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:649) ve Şia (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:649) hariç, bütün ehl-î sünnet uleması, Efendimizin mi’raç’ta  Cenab-ı Hakk’ı gördüğüne kaildirler, ve öbür âlemde görülebileceğine inanırlar. Bu hususta ayet var, ashab ve tabiin dahil, icma-ı ümmet vardır, (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:649) derler. Bu deliller te’vile ihtiyaç duymadan zahiri manaları ile ispat edilmiş: “Gün gelecek bir takım yüzler ağaracak, bir takım yüzler ise kararacak…” (Âli İmran: 106)

3)İcma-ı ümmete gelince; bu hadis, “Rabbinizi ayın ondördü gibi göreceksiniz” (el-lü’lülü ve’l-Mercan, M. Fuad Abdüulbaki, cilt 1, sf: 42, H.No:114, (Mektebü’l-İslamiye, Beyrut) sahabe-i kiramdan pek çok zat tarafından  rivayet edilmiş bir hadistir. Ashab’dan: Ebu Said-il Hudri, Ebu Hureyre, Enes b. Mâlik, Câbir, Suheyb, Bilâl-ı Habeşi gibi zatların itikadı budur. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst.)

Hz. Aişe’nin(r.ha.) ayet-i kerimeyle delil getirmesine İbn-i Abbas muhalefet etmiştir: (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:55, Divan Yayınları 1983, İst.)  Hakim Müstedrekinde, İbn-i Abbas’dan(ra); “Muhammed(sav) Rabbini gördü” El-Hakim,el-Müstetrek Abü Abdillah en-Neysaburi,c:1,Shf:65,Daru’l –Ma’rife, Beyrut 1986) dedi. Allah(cc): “Gözler O’nu göremez” (En’am :103) demedi mi? o halde Resulullah(sav) O’nu nasıl görür? Dediler.( İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:56, Divan Yayınları 1983, İst.) Bunun üzerine İbn-i Abbas; yazıklar olsun sana! O, görülmediği zaman kendi zatının nuru ile tecelli ettiği zamandır. Gerçek, Fahr-ı Âlem, O’nu iki kere gördü, diye buyurdu.(Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:655)
İmam Kurtûbî, ayette geçen “El-Ebsâru” kelimesinde cem’ mahalli “Lâm” harfidir. Bu takdir tahsisi kabul eder. Yani bundan bütün gözler değil, belli gözler anlaşılır. Hasılı, görmemek kâfirlere mahsusdur. (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:651) “Hayır ! Hayır! Bu cezasız kalmayacak . Onlar, o gün Rablerini görmekten mahrum kalacaklardır.” (Mutaffifin:15)  Kafirler kıyamet gününde Rabbimizin Cemalini göremezler. Gözler O’nu göremezden murad budur. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:56, Divan Yayınları 1983, İst) Ama mü’minlerin müşehade edecekleri: “yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldar. Ve Rabbine bakar...,, (Kıyame:23) Ayet-i kerimesi ile sabit olmuştur. O halde ahirette görmek mümkündür.Zira, vaktin görülene nisbet edilmesi mütesavidir.(İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:56, Divan Yayınları 1983, İst.)

Kadı Îyaz der ki: “Allahın görülmesi mümkündür. Akılda bunu muhal görecek bir nesne yoktur. mümkün olduğuna Musa(as)’ın suali delildir, “Ya Rab! Göster seni, göreyim seni; (A’raf: 143) Nebiler muhal olan nesneyi dilemez. (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:650)

Kadî Îyaz yine der ki: “Şerefli şeriatte rü’yetin muhal olduğuna ve mümkün olmadığına delil yoktur. “Gözler O’nu görmez...,,” (En’am:103) ayeti kerimesinden rü’yetin reddedildiği ve mümkün olmadığı sonucunu çıkaranların hücceti yoktur. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst)  Bu ayet üzerinde muhtelif teviller vardır:


I)-İbn-i Ebi Hâtim, İsmail b. Ali’den; ayet-i kerimenin tevilinde “bu rü’yet dünyada olan rü’yettir.” (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst.) Yani dünyada görülemez.

II)-Bazıları; Gözler O’nu idrak edemez,yani bütün gözler diye te’vil ettiler:Yani “bütün gözler O’nu muşahade edemez;bazıları muşahade eder. O muşahade edenler  mü’minlerdir ki ahirette rü’yiyetleri ayet-i kerime ile sabit olmuştur” dediler. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst)


Burada şuhususlar ifade edilebilir:

a)Ayetteki lâm harfinin ahd için olması muhtemeldir.Bu takdirde  bazı gözlerin  görmeyeceğini ifade eder ki onlar da kafirlerdir.
b)Ayetteki nefyin istiğrak için olması muhtemeldir.Bu takdirde umu-u selb değil selb-i umum  ifade eder Yani Allah’ı hiçbir kimse görmeyecek değildir.Şu halde bazı kimselerin göreceği kendiliğinden  anlaşılır.
c)Ayet-i kerimede Allah Teâlâ ‘nın hiçbir zaman ve hiçbir halde görünmeyeceğine delalet yoktur.Binaenaleyh.Cennet’te görülebilir.
d)Ayetteki idraktan murâd ihâta sureti ile görmektir.İhatalı surette görmenin caiz olmaması mutlk surette görmemeyi istilzam etmez.
 Muhalifler  bir de Te âlâ Hazretlerinin Musa Aleyhisselâma “Sen beni görmezsin.”buyurması ile istidlâl ederler.Buna da:”Ayetteki (len) edatı nefy-i müebbed için değil nefy-i müekked içindir. Binaenaleyh ahirette mü’minlerin Allah’ı görmeyeceğini ifade etmez” diye cevap verilmiştir. (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:649 – 650)

Bazı ulema dedi ki: “Görmenin sabit olmasıyla, idrakın reddedilmesi arasında birbirine zıtlık yoktur. Zira idrak, görmeden daha hususîdir. Görürde fakat idrak edemeyebilir. Ayı görmek başka, hakikatini idrak etmek başka. Bazıları idraktan murad, ihatadır. Görürde fakat ihata edemeyebilir. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:58, Divan Yayınları 1983, İst.)
Görünmez diyenler:  “Cenab-ı Hakk Hz. Musa’ya: “Sen Beni asla göremezsin”  esas alırlar. Nef-i ebedî olarak ele alırlar. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:58, Divan Yayınları 1983, İst)


  Halbuki;

a)Eğer görmek muhal olsaydı, rü’yetin cevazına itikad edenlerin sapık ve kâfir olmaları, iktiza ederdi. Musa(as) bundan münezzehtir. Görmek arzusu ve talebi, rü’yetin cevazına işarettir. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:58, Divan Yayınları 1983, İst.)

b)“Şu dağa bak, dağ yerinde durursa.” ifadesi rü’yet mümkün olan şeye bağlanmış. Demek rü’yet mümkündür.(Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR, Hak Dini  Kur’an Dili C:4 Shf:129,Azim Neşriyat İst.)

c)Musa(as) hemen o saat görmek istedi. Allahu Tealanın cevabı: “Şimdi göremezsin ya Musa” olmuştur. Musa(as) gelecekte görmeyi dilemedi ki, reddetmeye netice olsun. Yani “gelecekte göremezsin” olsun. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:58, Divan Yayınları 1983, İst.)

d)Kadı Beyzâvî, tefsirinde demiştir ki; “Bu ayette rü’yete cevaz var. Zira Hak Teâlâ hazretleri “Sen beni göremezsin” (A’raf:143) buyurdu, reddetti. “Ben görünmem” diye reddetmedi. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:59, Divan Yayınları 1983, İst.)  O halde bundan anlaşılır ki dilediği kuluna,dilediği zaman görünmesi caizdir.


İmam Mâlik buyurdu ki; “Allau Teâlâ hazretleri dünyada görülmez, zira Bakidir. Baki olan, fani gözle görülmez. Ama ahiret yurdunda baki gözler verildiğinde, Baki olan Allah görülür... Bu dünyada görülmemesi, beşerin terkibinin zayıflığındandır.  Cenab-ı Hakk dilediği kuluna terkib kuvveti vermeye ve dünyada da görünmeye kâdirdir. Efendimiz(as) mi’raçta öyle gördü. Ahirette terkib kuvveti ile mü’minler görecekler. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:59, Divan Yayınları 1983, İst)

İmam-ı Abdürrezzak, Hasan-ı Basri’den rivayet eder; “Gerçekten Muhammed(asm) Rabbini gördü.” (El-Hakim,el-Müstetrek Abü Abdillah en-Neysaburi,c:1,Shf:65,Daru’l –Ma’rife, Beyrut 1986)

İbn-i Huzeyme, Urve b. Zübeyr’den tahriç etmiştir ki; Peygamber(sav) hazretleri, “Allahu Tealayı gördü” diye ispat etmiştir.(İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:60, Divan Yayınları 1983, İst)

Bütün ashab, İbn-i Abbas hazretleri de buna kâil olmuşlardır. Kâ’bu’l-Ahbar, Zührî Mâmer b. Râşid kesin,Ebu Said-il Hüdri,Ebu Hureyre,Cerir,Enes bin Malik,Süheyb,Bilal kesin olarak buna hükmettiler. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:57, Divan Yayınları 1983, İst)  Ebu Hasan-el Eş’ari ve ona tabii olanların çoğunun görüşü budur. (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:651)

Rü’yetin sübutuna dalalet eden hadis-i şeriflerden biri de şudur ki; İmam-ı Nesâî sahih isnadla tahriç edip, Hâkim müstedrekinde doğrulamış, İkrime yoluyla İbn-i Abbas hazretleri rivayet etmiştir: “Halilliğin İbrahim’e, Kelimliğin Musa’ya, rü’yetin Muhammed(asm)’ın almasına siz şaşar mısınız?” (El-Hakim,el-Müstetrek Abü Abdillah en-Neysaburi,c:1,Shf:65,Daru’l –Ma’rife, Beyrut 1986)

Biri de şudur; İmam-ı Müslim, Ebul’Âliye yoluyla, İbn-i Abbas’dan şöyle rivayet etmiştir; “gözünün gördüğünü, gönlü, kalbi yalanlamadı”(Necm:11) ayetinin tefsirinde “O gönlüyle Rabbini iki defa gördü” (El-Hakim,el-Müstetrek Abü Abdillah en-Neysaburi,c:1,Shf:65,Daru’l –Ma’rife, Beyrut 1986)
diye buyurmuştur.

Yine Atâ yoluyla İbn-i Abbas(ra): “Kalbiyle O’nu gördü” diye rivayet edilmiştir.    ( Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:650)

Bundan daha sahih olanı şudur ki, İbn-i Merdeveyh, Atâ yoluyla, İbn-i Abbas(ra)’dan: “Resulullah(asm), Allah’ı ancak kalbiyle gördü.” (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:61, Divan Yayınları 1983, İst)

Bu takdirde, İbn-i Abbas’ın isbatıyla, Hz. Aişe’nin nefyini birleştirmek mümkün: Hz. Aişe’nin(r.ha.), görmedi demesi, baş gözüyle görmedi. İbn-i Abbas’ın gördü dediği, kalp gözüyle gördü demektir. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:61, Divan Yayınları 1983, İst.)

  Hz Aişe ‘nin görmedi demesi ,gözü ile görmedi mânasın ,İbni Abbas’ın gördü  demesinede  kalbi ile gördü manasına alınır bu suretle iki  hadisin arası bulunmuş olur. Nitekim Müslim’in ,Ebu Bekir  b.Ebi Şeybe den rivayet ettiği 284 numarlı hadis de İbni Abbas
  “Peygamber (Sallallahü Aleyhi  ve Selem ),Allah’ı  kalbi ile gördü” demişitir.Kurtubi:Bu mese hakkında  bir şey söylemeyip tevakkuf halinde kalmayı tercih etmiştir.Kurtubi;bu bâbta kat’i bir delil bulunmadığını her iki tarafın ,te’vili kabil bir birine zıt delillerin zâhirleri ile istidlal ettiğini söylemekte ve.
  “Bu mesele amele dair meselelerden değilidir ki;zanni delillerle ispat edile bilsin.Mesele itikada dairdir.Binealyeh kat’i delil ister” demektedir.
  Hz Aişe (R.Anhâ),Mesruk’a karşı ayetlerde istidlal ederken “Allah buyuruyor
Tabirini kullanmıştır. Bu tabiri Tabii-nin meşhurlarından  olan Mutarrif b. Abdullah b. Şihhir doğru bulmamış ve
  “Allah buyuruyor demeyin lakin Allah  buyurdu deyin” tavsiyesinde bulunmuştur.Fakat sahabe ,Tabiin ve onlardan sonra gelen büyük imamlar Mutarrif’in beğenmediği bu tabiri kullana gelmişlerdir.Binealyh sahih ve muhtar olan  Allah Te ala hakkında :”Buyuruyor” tabiri  Kur’ânı Kerim’de de vardır.
  Aişe (R.Anhâ) Süre-i Şüra ayetinin başındaki (vav) terk etmişsede maksadı tilavet değil istidlal olduğu için bundan beis görülmemiştir.Bir çok hadislerde  bunun  emsali görülmektedir. (Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:655-656)


İmam-ı Tabarânî evsatında; İbn-i Abbas’dan: “Muhakkak Muhammed (sav) Rabbini iki defa gördü.Bir defa gözüyle, bir defa da kalp gözüyle…” (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:61, Divan Yayınları 1983, İst.)
 kalp gözüyle gördüden murad: “ Ona hasıl olan rü’yet, şerefli kalbinde yaratıldı. Başkalarında hasıl olan rü’yetin gözlerinde yaratıldığı gibi.”(İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:61, Divan Yayınları 1983, İst)

İbn-i Huzeyme, Enes b. Mâlik’ten: “Muhammed(asm) Rabbini gördü.” diye, buyurmuştur. (İmam-ı Kastalani , Mevhib-i Ledünniye tercümesi,  Sadeleştiren: H.Raahmi Yananlı, C:2, Shf:61, Divan Yayınları 1983, İst.)

İmam-ı Mervezî diyor ki: İmam-ı Ahmed b. Hanbele, Hz. Aişe’nin: “Kim Muhammed(asm) Rabbini gördü derse Allah’a büyük iftirada bulunmuş olur” dediğini söylüyor. Onun sözü ne ile reddedilecek dedim... Peygamber (sav)’in:  “Rabbimi gördüm.” sözüyle dedi ve ilave etti. Peygamberin sözü onun sözünden daha büyüktür. İmam-ı Ahmed b. Hanbel’e bu mesele sorulduğu vakit nefesi tükeninceye kadar; Onu gördü... Onu gördü... der, başka bir şey söylemezdi.( Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi Sönmez Neşriyat, İst,” C:2, Shf:650)

Hâkim müstedrekinde İbn-i Abbas’dan: “Ben Rabbimi gördüm” hadisini rivayet etti. (El-Hakim,el-Müstetrek Abü Abdillah en-Neysaburi,c:1,Shf:65,Daru’l –Ma’rife, Beyrut 1986)

                                                         ӿӿӿ
Necdet İÇEL


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...