İSRÂ-Mİ’RAÇ MUCİZESİ (1)
Bütün peygamberlerin, özellikle Hz. Musa
aleyhisselâm’ın arzu edipte ulaşamadığı bir mucize olan Mi’raç, peygamberlerin
sultanı olan Hz. Muhammed aleyhisselâm’a müyesser olmuştur.
Hz. Muhammed aleyhisselâm’ın sema ile
alakalı iki büyük mucizesinden bir tanesi olan Mi’raç, O’nun peygamberliğini
gök yüzü sakinlerine göstermek istediği bir mu’cize-i ekberidir. Diğer semavî
mucizesi ise şakk-ı kamer’dir ki, peygamberliğini daha çok yeryizi sakinlerine
göstermek istediği bir mucizesidir.
Mi’raç mucizesi diye ifade edilse
bile Kur’an dali lagza sadık kalarak
isrâ mu’cizesi demek daha isabetli olacaktır. Mescid-i Aksa’ya kadar olan
kısmına İsrâ, Mescid-i Aksa’dan itibaren semavat alemlerindeki seyr-ü seferine
de Mi’raç demişlerdir.
Bizler her ikisini ifade etme sadedinde
“İsrâ ve Mi’raç mucizesi” demeyi uygun gördük.
İsrâ; gece yürümek, yola gitmek, gece
yolculuğu etmek, ettirilmek (Fîruzâbâdî, Kâmus: 4/343) manasına gelir. Mi’raç ise; yükseğe çıkış
aracı demektir. (İbn Esîr, Nihâye: 3/203)
İsrâ ve Mi’raç hadisesi peygamberliğinin
on ikinci yılında, Peygamber aleyhisselâm’ın Medine-i Münevvereye hicretinden
on sekiz ay veya on altı ay veya on dört ay veya bir yıl önce vuku bulduğu
nakledilir. (Beyhakî, Delailü’n-Nübüvve: 2/354) tarihinde ihtilaf olsa bile,
recep ayının yirmi altıyı yirmi yediye bağlayan gecesinde vuku bulduğu genel
bir rivayet olarak ifade edilir. (İbn
Cevzî, el-Vefa bi ahvâl’il Mustafa: 1/219)
Mi’raç İsrâ mucizesini anlatan ayet,
ismiyle müsemma olan İsrâ Suresi’nin hemen başında anlatılmıştır:
Kudüs’te
bulunan, Beytü’l Makdîs’ten sonra gökyüzüne yaptığı seyahat bölümünü, yani
Mi’raç’ı anlatan hususlarda Necm Suresinde ifade edilir:
“Kayan
yıldıza yemin olsun ki. Arkadaşınız (Muhammed) yanılmadı, sapmadı, aldanmadı. O
kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka
bir şey değildir.
Onu
kendisine pek güçlü ve kuvvetli, o üstün akıl ve kemal sahibi olan (melek
Cebrail) öğretti. Sonra yaklaştı ve iyice sarktı. Öyle ki araları yayın iki ucu
arası kadar veya daha az kaldı. O da kuluna vahyetmek istediği her şeyi
vahyetti. Gözlerinin gördüğünü kalbi yalan saymadı.
Şimdi siz kalkmış da onun gördükleri hakkında
şüphe edip kendisiyle münakaşa mı ediyorsunuz? Onun bir başka inişini
Sidretu'l-Müntehanın yanında görmüştü. Me'va cenneti de onun yanındadır.
O
dem ki Sidre'yi bir feyiz sarıyor, sardıkça sarıyordu... Peygamberin gözü
kaymadı, şaşmadı, aşmadı da. Vallahi gördü, hem de Rabbinin âyetlerinden en
büyüğünü gördü!”
İsrâ
mu’cizesi ayetle sabit olduğu için inkarı küfürdür. Mescidi Aksadan sonraki
Mi’raç diye ifade ettiğimiz seyahat ise, onun inkarına, dalalete sapmadır
demişlerdir. Fakat bu hususta da çok dikkatli olmak gerekmektedir. Zira Mi’raç
Necm suresinin başındaki ayetlerle sabit olduğu için (Fahrettin Râzî,
Mefâtîhu’l-Gayb: 28/284-295; Elmalılı, Hak dini Kur’an dili: 7/4572), inkarı iman
noktasında kişiyi tehlikeye düşürebilir.
İsrâ
ve Mi’raç’ı bütünüyle tasdik edip iman-ı kâmil sahibi olmanız, onun semeratı
ile de amil olmanız en büyük niyazımızdır…
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder