Ana içeriğe atla

 10. Lem’a da Geçen İsimlerden
ŞAMLI HAFIZ TEVFIK GÖKSU
Isparta’nın Barla Nahiyesinde, Akmescid mahallesinde 1887 senesinde dünyaya gelmişti Tevfik Göksu…
Suriye’nin Şam ilinde yirmi yıl subay olarak vazife yapan babası Veli Efendi ile beraber kalmakta idiler.O yıllarda Tevfik Efendi 21 yaşları civarındadır..
       Ehli kalp bir insan olan Veli Efendi:
      “Bak oğlum! Bu meşhur bir zattır. Ona iyi bak, ileride bu zata hizmet edeceksin” der.
       Şam’da ki Üstad’ın meşhur hutbesini babası ile dinlemişlerdi.
       Bediüzzaman o yıllarda 35 yaşları civarında bir gençtir.
       Bulunduğu zamandan, geçmiş ve gelecek zamanlara mesajlar sunuyordu..
       Asrın manevî yaralarına tedaviler getiriyordu Kur’ân eczanesinden…
       Daha sonra, bu toprakların elimizde çıkması ile babası İstanbuldaki vazifesinden sonra Tevfik Efendi     Barla’ya gelmiş, Barla’da halen ibadethane olarak hizmet veren büyük caminin imamlığını yapmıştır…
Kader kaleminin ince çizgisine bakınız… Bediüzzaman Hazretleri Barla da mecburî ikamete tabi tutulmuştur.
Tevfik Efendi risalelerin büyük bir kısmını ilk elden telifinde vazife almıştır. Yazısı ve hattı güzeldir…
Yıllar böylesine gelip geçmiştir…
         Üstadımız :“Yaz kardeşim !…
        Bismillah her hayrın başıdır, biz dahi onun ile başlarız...”
        Bediüzzaman Hazretleri bir notaya bakar ve sür’atle söyler. Şamlı Hafız Efendi yazar. Bir taraftan da imamet vazifesini yapar ve Barlalılara vaazlar eder… Fakat Şamlı Hafız Efendi’nin iki çeşit tiryakiliği vardır..
Birisi sigara, diğeri demli çay…
       Bediüzzaman Hazretleri bir gün kendisini uyarır:
      “Kardeşim bu iki tiryakiliğinden birisini bırak” Tevfik Efendi düşünür, “Hangisini bıraksam?” diye.
Sonun da demli çay tiryakiliğini bırakır, sigaraya devam eder. Sigara molası Üstadın elini yukarı kaldırdığı zaman başlar.
       Tevfik Efendi yıllarca risaleleri yazmıştır. Halen orjinalleri mevcuttur.
        Yıllar öncesinde babası Veli Efendi’nin söyledikleri gerçekleşmiştir.
        1935 yılında meşhur Eskişehir Hapsinde Bediüzzaman ile beraber muhakeme olmuştur, hapis yatmıştır.
       İkinci hapis hayatı 1943 yılında Denizli’de olmuştur. Hayatının sonuna kadar Barla da kalmıştır.
       1950’den sonra Bediüzzamanın Barlayı teşriflerinde de beraber olmuşlardır. Ve tarihe altın harfler ile geçmiştir.
        5 Ağustos 1965 tarihinde vefat etmiştir.  Kabri Barla kabristanın dadır.
         Cenâb-ı Hak kabrini pür –nur eylesin..
                                                                        
ŞAMLI HAFIZ TEVFIK
Tevfik Efendiye niçin” Şamlı” denildiğini bilmemiz lâzım.
Bediüzzaman Hazretleri, otuzlu yaşlarında, İstanbul seyahatinden Van’a döndüğü zaman, Diyarbakır, Mardin’den sonra Suriye’nin Şam vilayetine kadar gider.
Buradaki ehli iman Üstadın derin ilmi, şöhretinden istifade niyeti ile Emeviye Camii’nde bir hutbe irad etmesini arzu ederler.
On bini aşkın cemaat, içinde yüz ehl-i ilmin bulunduğu topluluğa hitap eder.Ehl-­i imanın altı tane hastalıklarını izah eder.Bu hutbe kıyamete kadar devam edecek olan ehl-i imanın adeta reçetesi hükmündedir.
Bu cemaat arasında Tevfik Efendi ve subay olan babası da bulunmaktadır.
O dönemlerde Suriye Osmanlı idaresindedir.Tevfik Efendi o yıllarda daha çocukluk dönemindedir.
Hutbeyi dinlerken, Tevfik Efendi’nin babası Tevfik Efendiye eğilerek şöyle der:
“Bak evlâdım bu muhterem zata dikkat et. Gün gelecek bu zata ehemmiyetli bir zaman da hizmet edeceksin.”
Aradan yıllar geçer. Suriye elimizden çıkar. Burada Tevfik Efendi’nin babasının da ehl-i velâyet bir subay olduğunu anlıyoruz.
Daha sonra İstanbul’a taşınırlar. Cumhuriyetin ilk yılları malûm. Dinden şiddetli bir şekilde uzaklaşma vardır.
Tevfik Efendi hem ehl-i ilim ve hafızdır. Çeşitli seyahatinden sonra kader onu Barla nahiyesine, büyük caminin imametine getirir.
Bediüzzaman Hazretleri, Burdur ve Isparta’dan sonra Barla’ya nefyedilir.
İşte buluşma burada gerçekleşir. Tevfik Efendi’nin aklına babasının Şam’da söyledikleri gelir.
Risale-i Nurlar telif edilmeye başlanır.
Yıllar içinde Risalelerin büyük kısmı burada telif edilir.
Üstad söyler Tevfik Efendi yazar, yazar...
Engin deryaların, asırlardan zamana uzanan zaman seyli hükmünü icra etmektedir.
Bu telif edilen Risalelerin kahir ekseriyeti Barla’da telif eldir.
Tevfik Efendi vefat eder.
Kabri, Barla Kabristanı’ndadır. Büyük bir hizmetin kâtipliğini yapar. Mekânı Cennet olsun. Kabri Nurlar ile dolsun inşallah.
                                                                       ●●●
                                                                                                     Necdet İÇEL


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

                                  HURÛF-EBCED-CİFİR Harflerle rakamlarda tabiat ve hadiseleri etkileme gücünün bulunduğu veya bunların gaybdan haber vermede yararlı olduğu iddiasına dayanan sözde bir ilim. Literatürde daha çok ilmü’l-hurûf olarak geçmektedir. Gizli anlamlar içerdiği kabul edilen harflerin insana ve tabiata tesir ettiği inancına eski Mısır, Yakındoğu ve Hint uygarlıklarında, daha sonraları yahudi, hıristiyan ve İslâm kültürlerinde rastlamak mümkündür. Grek filozofları arasında da bu telakki zaman zaman kabul görmüştür. Nitekim Pisagor , âlemin ilk prensibinin aralarında bir düzen ve uyum bulunan sayılar olabileceğini ileri sürmüştür. Kaynaklarda Aristo’nun bile sayı ve harflerin esrarıyla ilgili bir eser yazdığı kaydediliyorsa da Arapça’da Kitâbü’s-Siyâse fî tedbîri’r-riyâse denilen bu kitabın uydurma...
                         BEŞİNCİ LEM’A   “…HASBÜNALLÂHU VE Nİ’MEL VEK Ȋ L” (Âl-İ İmran:173)        “Onlar (o mü’minler) öyle kimselerdir ki, halk kendilerine; ‘Düşmanınız olan insanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ dediklerinde, 
 bu söz onların imanlarını arttırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir! dediler.” 
 (Âl-i İmrân:173) Üstad hazretleri Risale-i Nur’u te’lif ederken bazı yerleri isim verdği halde telif etmemiştir.Bunlardan birtanesi de 5.Lem’adır.Keşke 5.Lem’ayı te’lif etseydi ve İbrahim aleyhisselâmın “ hasbî ve halîl olma” kahramanlığını bütün yönleriyle öğrenme şansına sahip olabilseydik. Çünkü bizim mesleğimiz (21.Lem’ada da anlatıldığı gibi) haliliyedir.Halil olan da ‘Halilullah’ makamının sahibi Hz.İbrahim aleyhisselâmdır. Halîlullah olan (Allah’ın dostu) İbrahim aleyhisselâm, hasbî’ni...
HELÂK OLMA SEBEPLERİ Hz. Nuh aleyhisselam devrinden günümüze kadar pek çok kavimler helâk olmuşlardır. Allah onların yerine başkalarını getirmiş ve bu kanun sünnetullah olarak, cebri determinizm içerisinde devrimize kadar devam etmiş gelmiştir. Aynı sebepler aynı sonuçları doğurur prensibiyle diyebiliriz ki, daha önceki kavimleri helâk eden sebepler ne ise, bugün de aynı sebepleri yaşayanların da sonuçları benzeri gibi olacaktır. Allah’ın gücü, kavimleri helâk ettiği gibi aynı sebepleri yaşayan bugünkü toplumları helâk etmeye de gücü yeter: “De ki: Allah’ın gökten ve yerden size azap göndermeye gücü yeter…” (En’am:65) Allah kavimlerin başına felâketler gönderirken -hâşâ- Onlar’a zulmetmez: “Şüphesiz ki, Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar kendilerine zulmederler…” (Yunus:44) Helâk olanlar şu sebeplerle helâk olmuşlardır: Helâk olmanın en önemli ve birinci sebebi bütün çeşitleriyle zulümdür. Özellikle idareciler halkına zulmediyorlarsa felâketleri...