Dünya ve ahirette rehberimiz
olan yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'i, Hak teala hazretleri Levh-i mahfuz'dan
dünya semasına Kadir gecesi'nde indirmiştir. Bu ilk iniş, bir bütün olarak,
topyekün inmedir. Ondan sonra Hz. Cibril (aleyhisselam) Allah'ın izin ve emri
ile 23 yılda peyder pey, ihtiyaca göre Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a
vahy yoluyla getirecektir. Ȃyetteki
"inme"den Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Hira mağarasında vaki
olan ilk inme de anlaşılmıştır. Bu durumda ilk vahiy olan Alak suresinin
baştaki beş ayeti Ramazan ayında o gece gelerek vahyin başlangıcını teşkil
etmiştir.
Kıyamete kadar gelecek olan
yüz milyarlarca insana dünya ve ahirette rehberlik edecek olan bir kitabın
yeryüzüne geliş günü ve bunun yıldönümleri elbette ki müstesna bir gün olmalı,
bayramlar, ihtifaller ve merasimlerle kutlanmalıdır. O gün diğer günlerden daha
kıymetli, daha şerefli olmalıdır. Gerçekten de öyledir, Kur'an-ı Kerim,
muhtelif ayetleriyle Kadir gecesine temas eder ve kıymetini, ehemmiyetini dile
getirir: Duhan suresi Kadir gecesi'nin kudsiyetine kasemle başlar:
"Hamim, (Helal ile haram ve sair hükümleri)
açıkça bildiren bu Kitab'a yemin olsun ki, biz O'nu mübarek bir gecede
indirdik. Biz (O'nunla kafirlerin uğrayacakları azabı) haber vericileriz. Her
hikmetli iş, nezdimizden çıkan bir emir ile, o gecede ayrılır..." (Duhan:1-5).
Kadr suresi, o gecede
Rabbimizin rahmet ve mağfiret ırmaklarının taşıp, her tevbekarı içinde
garkedecek bir deryaya dönüştüğünü, hayırların bire binler, yüzbinler katıyla
kabul edildiğini belirtir:
"Biz, onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde
indirdik... Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda Melekler ve Ruh,
Rablerinin izniyle her bir iş için, iner de iner. O gece tan yeri
ağarıncaya kadar bir selamdır."
Bu ayetler de gösteriyor ki,
Cenab-ı Hak, tıpkı dünyevi nizamatta bazı hususi kutlama ve af günleri
bulunduğu gibi Kadir gecesini, hususi mağfiret günü yapmış, o gün yapılan
tevbelere, hayırlara -mutad "bire on" ölçüsünün pek fevkinde-, asgari
bire otuz bin karşılık takdir buyurmuştur.
Hangi Gece?
Ancak Kadir gecesinin açık
şekilde bilinmesi bir kısım insanları tembelliğe atabilirdi. O gecenin kesin
olan feyz ve mağfiretine güvenerek diğer günlerin değerlendirilmesi ikinci
üçüncü plana atılabilirdi. Bilip bilmediğimiz birçok hikmet ve maslahatlarla,
bu gecenin yılın hangi günü olduğu gizlenmiştir. Umumiyetle Ramazan ayı
içerisinde olduğu kuvvetli ihtimal olarak ortaya çıkmakta ise de, Ramazan'ın
ilk onunda mı, orta onunda mı, son onunda mı olduğu ihtilaf edilir olmuştur.
Ramazan'ın son onunda ve 21, 23, 25, 27 gibi tek gecelere tesadüf ettiğini
te'yid eden rivayetler var.
Resulullah (aleyhissalatu
vesselam)'ın sağlığında bu gecenin hangisi olduğu merak ve araştırma mevzuu
olduğu gibi vefatından sonra başta Hz. Ömer (radıyallahu anh) olmak üzere Ashab
tarafından da araştırma konusu yapılmıştır.
İbnu Hacer, Kadir gecesinin hangi gün olduğuna
dair şer'i delillere müsteniden ileri sürülen görüşleri tadad ederken tam 46 görüş kaydeder. Bunlardan birine göre Kadir
gecesi Ramazan ayı içerisinde değil, senenin herhangi bir gecesindedir.
Binaenaleyh mü'min her gecede teyakkuz ve tevbede olmalıdır.
Mü'minler tarafından
umumiyetle, benimsenen, Kadir Gecesi olarak kutlanan gece Ramazanın 27'nci
gecesidir.
Müslim'de Ubey İbnu
Ka'b'dan gelen bir rivayette Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu geceyi
irşad buyurmuşlardır. Hz. Ömer (radıyallahu anh) bu hususta kuvvetli bir kanaate varmak
arzusuyla Ashab'ı toplayıp fikirlerini alır. Hepsi de Ramazan'ın son onunda
olduğunda icma ederler. Heyette bulunan İbnu Abbas (radıyallahu anh) söz
alarak:
"Ben Kadir gecesinin
hangi gece olduğunu biliyorum" der. Hz. Ömer
"Hangisi?" diye
sorunca:
"Son ondaki geçen veya
kalan yedinci gece" der. Hz. Ömer (radıyallahu anh):
"Bunu nereden bildin,
delilin ne?" diye sorunca İbnu Abbas şu açıklamayı yapar:
"- Allah yedi sema, yedi
arz, yedi gün yarattı. Ay da yedi üzerine (yedişer günlük haftalar halinde)
devam ediyor. İnsan da yediden yaratılmıştır, yediden yer yedi üzerine secde
eder. Ka'be'yi tavaf yedidir, şeytana atılan taş da yedidir."
Hz. Ömer (radıyallahu anh) bu
açıklama karşısında tatmin olur ve takdirlerini ifade eder.
Ubey İbnu Ka'b'a göre Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in o geceyi ihya için uyanık kalmalarını emretmiş
olmasından başka, müşahede bile bunu te'yid eder, zira Ramazan'ın yirmi yedinci
gecesi sabahı güneş, gözleri kamaştıran şualardan arınmış olarak, beyaz ve saf
doğar. Hz. Mu'aviye, İbnu Ömer ve daha başka bir kısım sahabeler de Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den, Kadir gecesinin Ramazanın 27'inci
gecesi olduğu hususunda rivayetlerde bulunmuşlardır.
Seleften Ahmed İbnu Hanbel,
Ebu Hanife gibi birçokları da bu görüşü benimsemiştir.
İbnu Kesir'in
kaydına göre Kadr suresinde geçen ve Kadir gecesi'ne delalet eden ‘Hiye’ yani o
zamirinin sure içerisinde 27. kelime oluşundan da bu hususu delillendiren selef
alimi mevcuttur. (Gerçeği
Allah bilir).
Şurası muhakkak ki, bu hususta
ileri sürülen bütün iddialar yakin değil, zan, en fazla zann-ı galib ifade
eder. Zira 27. gece olduğu bilfarz tebeyyün etse bile çoğu kere Ramazan'ın
birinci günü kesinlikle bilinememektedir. Şari, ümmete rahmeten, bunu mübhem ve
ihtilaflı bırakmıştır. Böylece Fazl-ı Rahman aşıklarına en azından bütün
Ramazan geceleri "Kadir gecesi" niyetiyle ihya kapısı açık
bırakılmıştır. O niyetle kapısı çalınan Yüce Rahman'ın niyetlere göre fazlından
bol bol vermiyeceğini kimse kestirip atamaz, verebileceğinin delili ise çoktur.
Burada da "ümmetimin ihtilafı
rahmettir" hadisindeki gerçek bir kere daha kendini göstermiş
olmaktadır.
●
ـ وعن أبى سعيد
رَضِىَ اللّهُ عنهُ قال: ]اعْتِكَفْنَا معَ رَسُولِ اللّهِ # العشرَ ا‘وسطَ فلما
كانَ صَبيحةَ عشرينَ نقلْنَا متَاعنَا فقال: مَنْ كَانَ اعتكفَ فليرجعْ إلى
مُعْتَكَفِهِ فإنّى رأيتُ هذهِ الليلةَ ورأيتُنى كأنى أسجدُ في ماء وطينٍ، فلما
رجعَ إلى معتَكَفهِ هاجتِ السماء من آخرِ ذلكَ اليومِ، وكاَنَ المسجدُ علَى عريشٍ،
فلقدْ رأيتُ على أنفهِ وأرنبتهِ أثرَ الماء والطينِ وذلكَ ليلةَ الحادِِى
والعشرينَ[. أخرجه الشيخان .
Ebu Said (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte
Ramazan'ın orta on gününde i'tikafa girdik, yirminci günün sabahı olunca
eşyalarımızı (evlerimize) taşıdık. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (bir
hutbe irad etti ve) sonra şunu söyledi:
"İtikafa girmiş
olanlar, itikaf mahallerine dönsünler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi
gece olduğu gösterilmişti, sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek
gecelerde arayın. Ayrıca bu gece kendimi su ve çamur içinde secde eder
gördüm." Resulullah
(aleyhissalatu vesselam) itikaf mahalline dönünce, o günün sonuna doğru hava
bozdu. Mescid o sıralarda (üzeri dallarla örtülmüş) çardak şeklindeydi. Hz.
Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'n burnu ve burun yumuşağı üzerinde su ve
çamur bulaşığını gördüm. Bu gece 21. gece idi."
Hadisin Müslim'de gelen vechi,
daha sarihtir. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), O yıl Kadir gecesini
aramak kasdı ile Ramazan'ın son on günüde de itikafa karar verir ve i'tikaf'a
girenlere bu maksadla dönmelerini emir buyurur.
●
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder