MÂNÂSI, ÖNEMİ, ZAMANI, MEKÂNI VE ÇEŞİTLERİYLE
ZİKRULLAH (1)
ZİKRULLAH (1)
Bu dünya hayatında yaşayan her insan, her yaptığı işin arkasında huzurlu ve mutlu olmayı hedefler. Ticaret yapan bir insan, helalinden kazanmayı, merde nâmerde muhtaç olmamayı, bakmakla mükellef olduğu kimselerin maişetlerini helalinden temin etmeyi ve evlâd-u ıyâli ile huzurlu ve mutlu bir hayat sürmeyi arzular. Bir talebe okula giderken, ders çalışırken, ilerde maaşlı bir memur veya amir olayım dünyada mutlu yaşayayım arzu eder. Evlenme şartlarına sahip iki insan nikâhlı olarak bir araya gelirken aile yuvalarında mutluluğu hedeflerler. Hatta arabalarının arkasına yapıştırdıkları çıkarmada “mutluyuz” diye yazarlar.
Her işin hedefinde mutluluk arzusu vardır. Anayasalar ve kanunlar bunun için çıkartılır. Devlet denen erk insanları veya toplumu mutlu kılmak içindir. Hatta medeniyetler bile bütün insanların huzurlu ve mutlu olması için inşa edilirler.
Batılı bir ilim adamı Francis Bacon diyor ki; “Medeniyetin son ufku; insan, huzur ve saadetinin inkişaf etmesidir.” Medeniyet dediğimiz şeyler insanların huzuruna hizmet ediyorsa medeniyettir. Eğer mutluluklarına hizmet etmiyorsa medeniyet görüntüsü altında Akif’in ifadesiyle; bir vahşetten ibarettir.
Halbûki insanın, insanlığın huzurlu ve mutlu olabilmesi her şeyden önce vicdanının rahat ve huzurlu olmasına bağlıdır. Bir insanın vicdanı rahat değilse, kalbinde sıkıntılar varsa, aklına takılan pek çok problem mevcutsa, öyle bir insan daima vicdan azabı çekecek, pişmanlıklar içerisinde yaşamaya mecbur kalacaktır. Fıtratı ve vicdanıyla ters düşen insanlar da hiçbir zaman mutluluğu yakalayamazlar.
Batılı bir ilim adamı Francis Bacon diyor ki; “Medeniyetin son ufku; insan, huzur ve saadetinin inkişaf etmesidir.” Medeniyet dediğimiz şeyler insanların huzuruna hizmet ediyorsa medeniyettir. Eğer mutluluklarına hizmet etmiyorsa medeniyet görüntüsü altında Akif’in ifadesiyle; bir vahşetten ibarettir.
Halbûki insanın, insanlığın huzurlu ve mutlu olabilmesi her şeyden önce vicdanının rahat ve huzurlu olmasına bağlıdır. Bir insanın vicdanı rahat değilse, kalbinde sıkıntılar varsa, aklına takılan pek çok problem mevcutsa, öyle bir insan daima vicdan azabı çekecek, pişmanlıklar içerisinde yaşamaya mecbur kalacaktır. Fıtratı ve vicdanıyla ters düşen insanlar da hiçbir zaman mutluluğu yakalayamazlar.
İnsanın vicdanını rahatlatacak, gönlünü huzurla dolduracak gerçek mutluluk ve gerçek huzur ise, Allah’a iman edip, inandığını yaşayabilmek ve yaratıcısını her an hatırlayabilmek ve O’nu zikretmekle mümkündür.
Şu âyette Cenab-ı Hakk bu önemli hususa dikkatimizi çekerek;
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d:28)
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d:28)
Huzur ve mutluluğumuzun ana kaynağı olan, Allah tarafından rahmet ve şifa olarak gönderilen Kur’ân-ı Kerîm’de en çok geçen kelimelerden bir tanesi “zikir” kelimesidir. Kur’ân-ı Kerîm’de zikir kelimesi değişik türevleriyle 285 defa geçmektedir. (Muhammed Fuad Abdulbaki, Mu’cemü’l-Müfehres, “ z k r”md.)
Huzur ve mutluluğun olmazsa olmaz şartı iman ve zikirdir. Bu mesele Kur’ân-ı Kerîm’de o kadar çok farklı mânâlarda ifade edilmiştir ki, adeta zikir bütün mertebeleriyle imanı, bütün çeşitleriyle ibadeti, salihatı ve bütün renkleriyle de güzel ahlâkı içine alır. Anlaşılıyor ki zikirden mahrum olan, bu saydıklarımızdan da mahrumdur veya mahrum olma yolundadır.
Necdet İÇEL
Yorumlar
Yorum Gönder