Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
İKİNCİSİ: MİRACI HAZIRLAYAN SEBEPLERDEN BİRİSİ; O’ NUN (SAS) İBADETİ (5) Miracı hazırlayan faktörlerden ikincisi de: Efendimiz’in (sas) çok derin kulluğu ve Allah (cc) ile münasebetinin çok derin olmasıdır. İbadetten maksat, sadece namaz değildir. Zira namaz ibadetlerin sultanıdır. Mirac da farz kılınmıştır, ama Efendimiz (sas) miraca kadar yani namazın farz olacağı zamana kadar dahi, Allah’a karşı müthiş bir ibadet yapıyordu. İbadet, Allah’ın emrettiği şeylere itaat, nehyettiği şeylere karşı da sakınmak demektir. O peygamberliğinden önce dahi, ibadet yapardı. Cahiliye Dönemi’nde insanlar münkerâtın içinde yaşarken, Efendimiz’in cahiliyyesi olmadı. Azığını alarak Hira Mağarası’na çekiliyor ve orada Hanîf dini üzere Allah’a kulluk ediyordu. Hâdisin ifadesiyle; taabbüd ve tahannüs yapıyordu. (El lü’lü Mercan, M. Fuad Abdülbaki, c: 1, sf: 32, H. No: 99) Peygamberlik kendisine verilince Cibril-i Emin önde imam, Efendimiz (sas) arkada, Hatice-i Kübra Validemiz de onun arkasında cemaa...
Mİ’RACI HAZIRLAYAN SEBEPLER (4) BİRİNCİSİ: Efendimiz’in (sas), Çilesi: Hz. Muhammed’in (sas) çile ve ıstırap boyutunun had safhada olmasıdır. Bu mucize gerçekleşmeden önce Hz. Peygamberimiz Mekke-i Mükerreme’deki o müthiş sıkıntılara, çilelere ve ıstıraplara maruz kaldı ki, Hz. Nuh dokuzyüzelli yıllık sürede o sıkıntıyı çekmedi, Hz. Musa upuzun nübüvvet döneminde o kadar korkunç çileye maruz kalmadı. Efendimiz’in (sas), çekmediği sıkıntı, hissetmediği acı kalmadı. Ağır şartlar içinde büyük davasına layık olmaya çalışıyordu. İnsana ve cinne peygamber olarak gönderildi. Davasını duyurmak için yakın akrabasından başladı. Fakat akrabaları, amcaları düşman ve çevresi de taraflı bakış açısına sahip bir kitle içerisinde idi. Davasını Mekke’ye anlatacak, hicret bölgesine anlatacak, Asya’ya ve bütün dünyaya duyuracaktı. Bi’set’ten onbir, oniki sene geçmesine rağmen arkasında bir avuç cemaat ancak vardı. Bu durumun sürekli sıkıntısını, derdini ve ıstırabını çeken Peygamberimiz (sas) davası...
BATILI’NIN MU’CİZELERE BAKIŞI (3) Batıda Hz. İsa’nın mu’cizelerini inkâr edenler, akıl ve mantıkla bunları tevil etmeye çalıştılar, tabiattaki cari kanunlarla, sebeplerle bunları çözmek istediler. Fakat bu çalışma da başarılı olamayan ve izahını bulamayan inkâr yolunu seçti. Mevcut ilmi kıstaslar içinde bir insanın semalara gitmeye imkânı yoktur. Öyleyse ya tevil edecekler ya da inkâra sapacaklardır. (Elmalılı M.Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c:4,shf:98–99) Batıda David Hume’un mucizeleri inkârı karşısında (Davit Hume, İnsan Zihni Üzerinde Bir Araştırma, shf:172,173, Tercime: Selmin Evrim) Avrupalı H. Poinjare ve Jean gibi kimseler Hz. İsa’nın mucizelerini anlatmak için, bir türlü tevile girmişler, tekellüflere düşmüşlerdir. (Sir James Jean, Esrarlı Kâinat, Shf:2–11–12, Tercüme: Salih Murat Uzdilek) Meselâ; bir insan hava da uçar mı? Hz. İsa semaya yükselmiş, fakat tabiat kanunları içinde bu olayın vukuu mümkün mü? Hz. İsa’nın (as) bu mucizesini inkâr ederek, Edikton ve Jea...
Mİ’RAC’IN TARİFİ (2) Din-i mübin-i İslam’da anlaşılan miracın tanımı şöyledir: Hz. Muhammed’in (sas), Allah’ın lütfu, inayeti ve keremiyle Mescid-i Haram’dan alınıp Mescid-i Aksa’ya getirilmesi(İsra:1) orada peygamberlerin ervahına imam olduktan sonra(İslam Tarihi, M. Asım Köksal, Mekke Devri, Shf:308) semâvat âlemlerine seyr-ü sefer yaptırılıp O âlemlerde Cenab-ı Hakk’ın ifadesiyle “Büyük ayetleri” (İsra Suresi: 1; Necm Suresi: 18) görmesi ve seyr-ü seyahat yaparak Sidret’ül Müntehaya çıkması, (Necm Suresi: 14) kab-ı kavseyn’e ulaşması, (Nemc Suresi: 9) oradan da cennete götürülmesi, (İslam Tarihi, M. Asım Köksal, Mekke Devri, Shf: 312) bu safhadan tekrar geriye döndürülmesi ve Mescid-i Haram’a indirilmesiyle son olan bir mucizedir. (Elmalılı M.Hamdi Yazır Hak Dini Kur’an Dili C: 5, Shf: 276) Mi’rac Mu’cizedir, Sebepler Üstüdür: Mirac; Allah’ın yarattığı bir mucizedir. Allah’ın gücü ile yaratıldığından dolayı biz onu rahatlıkla kabulleniyor ve inanıyoruz. Fakat bu olayı sebepler...
ÜSTAD BEDİUZZAMAN’IN NAMAZI Yakın talebeleri Bediüzzaman Said Nursi’nin namazını anlatıyor Üstadın, kendisini ziyarete gelenlere bulunduğu nasihatlerden birisi de namazdır. Namaz dinin direğidir ve külli bir ubudiyettir. İmandan sonra gelen ve terk edilmesi mümkün olmayan bir ibadettir. Terk edilmesi halinde de büyük bir cezayı gerektirir. Risale-i Nur Külliyatı içerisinde namazla, ubudiyetle ve namazın beş vakte tahsisi ile alakalı özel risaleler mevcut olduğu gibi külliyatın birçok yerinde namaz ve ibadet hakikatini hatırlatan bahislerden vardır. Üstadın ziyaretine gelenlere tavsiyeleri yanında bir de nasıl bir teslimiyet ve halet-i ruhiye içerisinde namaz ibadetini eda ettiği de merak konusu ve örnek alınması gereken bir husustur. Yusuf Dehri Üstadı ziyarete vardığında namaz konusunda; namazları vaktinden evvel hazırlıklı karşılamayı, yani namaz vaktinden önce abdestli olmayı, namazı abdestli karşılamayı” tavsiye ettiğini söylüyor. (Son Şahitler, 4.Cild, s:266) Uzun bir...
BÜYÜK ÜSTAD’IN AZİZ HATIRASINA Bediüzzaman, İslâm âleminin ufkunu kapkara bulutların kuşattığı ve gecenin zifiri karanlığıyla şahlanıp "buğulu bir cama güneşi çizerek" yüreklerdeki ümit güneşinin uyanmasını sağlamış ve "aktif direniş"iyle ümit tomurcuklarının yeşermesine zemin hazırlamış bir dava adamıdır. Aziz Üstâd'ın hayatını ve mefkûresini dramatize etmek doğru olmaz. Çünkü duygusallık, onun uğruna saçları adedince başı olsa koyabileceği ve onları anlatma uğrunda bir ömrü fedâ ettiği meselelerin ciddiyetiyle tezat oluşturur. Bediüzzaman Hazretleri, çağına yön veren en önemli sîmadır. Sâde yaşantısının aksine, oldukça renkli, derin ve girift bir dünyası, karakteri vardır. O, kendi çağının en ciddi düşünürüdür. Tarihin akışına kapılan biri olarak değil, tarihin akışına yön veren onurlu bir adam olarak yaşamış ve bunu da asla bir fahirlenme vesilesi olarak kullanmamıştır. Bugün yeryüzünde milyonlarca inanmış insan onun eserlerinden feyiz almakta ve bin...
REĞĂİB Bir seneden beri işlemiş olduğumuz günahlar, canlarımızı dudaklarımıza getirdi. Özellikle son siyasî hadiseler, dînî görüntü adı altında, haricilerin Hz. Ali’yi şehit etmesi gibi ortaya konulan fitne rüzgarları İslam cemiyetini yerle bir olma noktasına getirdi. Hukuk o kadar çiğnendi ki hayvanata karşı bile hak-hukuk tanımaz hale geliverdik. O kadar çok gıybetler yapıldı ki bunun affı bilmem ki o kadar kolay olabilecekmidir. İslâmî terbiye, ahlâk, büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve merhamet kalmadı. Âkif’in destanlaştırdığı bir perişan duruma düştük: Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bi medlul, Yalan râiç, hiyânet mültezem, heryerde hak meçhul, Ne tüyler ürperir ya Rab, ne korkunç inkılab olmuş, Ne din kalmış ne iman, din harab iman türab olmuş. İşte bütün bu günahlarımızdan, kul haklarına tecavüzden, iftirak ve parçalanmaktan kurtulup, melekler gibi tertemiz hale gelebileceğimiz, aramızda birlik ve dirliği temin edebileceğimiz, milletçe kardeşlik ufkuna yüksele...
RECEB AYI Kamerî ve Hicrî yılın yedinci ayıdır. Sözlükte “korkmak; saygı duymak, tazim göstermek” anlamlarına gelen ‘recb’ kökünden türeyen receb kelimesi saygı duyulan ve savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan birinin adı olup dinî gelenekte önemli yeri olan üç ayların ilkidir. Câhiliye devrinde, receb ayı boyunca savaştan ve baskınlardan uzak durulur, özellikle ilk on gününde oruç tutulur, umre ziyaretleri yapılır ve putlardan oluşan tanrılara “atîre” veya “recebiyye” denilen kurbanlar takdim edilirdi. Receb ayının daha önce Arab-ı bâide (Âd ve Semûd) döneminde “hevber”, Arab-ı âribe döneminde “esamm” (sağır) diye adlandırıldığı, kan dökmenin, mala ve ırza dokunmanın yasak olduğu bu ayda kavga ve silâh sesleri, imdat çağrıları duyulmadığı için bu adla anıldığı rivâyet edilir. Araplar’ın Mudar kolundan olan Kureyş gibi kabilelerin receb ayına diğer kabilelerden daha fazla saygı göstermesi sebebiyle Hz. Peygamber aleyhisselâm’ın bir hadisinde de geçtiği üzere bu aya “rec...
REĞÂİB KANDİLİ İÇİN DUA Bismillahi'r-Rahmani'r-Rahîm Ey bizleri varlığa erdiren, var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran güzeller güzeli Rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'ya sonsuz salât ü selam olsun. İçinde bulunduğumuz şu mübarek Reğâib Kandili münasebetiyle bu gecenin senin katındaki kutsiliğini de vesile edinerek dergâh-ı İlâhînin önünde ellerimizi açıp yalvarıyoruz: YÂ İLÂHE'L-ÂLEMîN! Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla engin rahmetinin kapısına dayanıyor, şu mübarek Reğâib gecesinde bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz. EY ÇARESİZLER ÇARESİ! Senin dualara icabet etme mecburiyetin yoktur; Ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bütün dileklerimizi kabul buyur. Ve bunları kabulünü vicdanlarımıza duyur; Yalnızlıkla tir tir titreyen kalblerimizi iman ve itminanla doyur. EY KORUYUP KOLLAYAN ALLAHIM! Önümüzdeki şu upuzun hayat yolculuğund...
REĞÂİB KANDİLİ İÇİN DUA Bismillahi'r-Rahmani'r-Rahîm         Ey bizleri varlığa erdiren, var olmadaki sonsuz zevki gönüllerimize duyuran güzeller güzeli Rabbimiz! Sana sonsuz hamd ü senalar olsun. Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'ya sonsuz salât ü selam olsun. İçinde bulunduğumuz şu mübarek   Reğâib Kandili   münasebetiyle bu gecenin senin katındaki kutsiliğini de vesile edinerek dergâh-ı İlâhînin önünde ellerimizi açıp yalvarıyoruz:         YÂ İLÂHE'L-ÂLEMîN!         Bize verdiğin isteme duygusu ve istenenleri vereceğin inancıyla engin rahmetinin kapısına dayanıyor, şu mübarek Reğâib gecesinde bir kere daha hâlimizi arz etmek istiyoruz.        EY ÇARESİZLER ÇARESİ!        Senin   dua lara icabet etme mecburiyetin yoktur; Ama bizim ona ihtiyacımız hissettiklerimizden de çoktur. Bü...