Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
ALEVÎLİK - SÜNNÎLİK  AYRIMI          İslam dünyasının çok manasız ve bid’at olan garâbetlerinden bir tanesi de Alevîlik ve Sünnîlik ayrımıdır. İşin özüne ve târihî serüvenine vâkıf olanlar açısından çok yersiz olduğunu hemen hemen herkes anlayacaktır. Alevîlik ve Sünnîlik arasında, Hz. Hüseyin açısından bakılacak olursa; Hz. Hüseyin Sünnîlerin de imamıdır. Kendisine zulmedenleri Sünnîliğe davet etmiştir. Hz. Hüseyin Iraklılara gönderdiği mektubunda; “Ben sizi Allah’ın kitabına ve Allah’ın Peygamberi olan Muhammed aleyhisselâmın Sünnetine davet ediyorum. O Sünnete ki; öldürülmüş, yok edilmiş, onun yerine bid’at ihdas edilmiştir…” diyerek halkı, sünnete bağlanmaya davet etmiştir. Hz. Hüseyin’in kanını ve intikamını almak için ayaklanan, Muhtar b. Ebi Ubeyd-i Sakafi de, tevbeciler ve Ehl-i Beyt fedâilerinden Rifaa b. Şeddad’a yazdığı yazıda; “Sizi Allah’ın kitabına ve Allah’ın Peygamberinin sünnetine sarılmaya davet ediyorum.” demiştir. Sünnîlik; P...
FİTNE ZÂLİMLERİ  TEMİZLER     Fitne sırasında emr-i bi´l-ma´ruf ve nehy-i ani´l-münkerde bulunurken, icabında bunu terke kadar varacak bir teennî içerisinde olmanın ehemmiyetini ifâde zımnında diğer bazı nassları da burada kaydedebiliriz: İbnu´l-Arabî´nin Ahkâmü´l-Kur´ân´da kaydettiği bir rivayette Hz. Peygamber aleyhisselâm şöyle buyurmaktadır: "Fitneden ikrâh etmeyin, zira o, münâfıkların hasadıdır." Taberânî´nin Evsat´ından naklen verilen şu hadis de bu mâ´nayı te´yîd eder: Allah diyor ki: "Ben buğz ettiklerimden yine buğz ettiklerim vâsıtasıyla intikam alır, sonra da her birini cehenneme yollarım." Yukarıdaki rivâyetlerle mânası te´yîd edilen şu rivâyet de dikkat çekicidir; "Zâlim kimse, Allah´ın yeryüzündeki adâleti (ne bir vâsıta)dır. Önce onun vâsıtasıyla intikamını çıkarır, sonra da ondan intikam alır." Âlimlerin sened yönünden zayıf olduklarını belirttikleri bu rivayetlerin ifade ettikleri mânanın doğruluğunu şu âyet te´yîd etmektedir: ...
FİTNEYİ  ÖNLEYECEK HUSUSLAR      Kendisi sulhun mimarı, irşadın mutlak rehberi Efendimiz aleyhisselâm buyurmaktadırlar ki; “Zâlim sultanın yanında gerçeği söylemek en büyük cihattandır.” Sultan zâlim olmayabilir fakat bazı emirlerinde veya sözlerinde zulüm olabilir. Her mü’minin her vasfı Müslüman olması her dem sabit ve vaki olmayabilir. Evet, icraatlarında haksızlık olan idareciye karşı hakkı ve hakikati söylemek en büyük cihat kabul edilmiştir, insanlığın en büyük mücahidi tarafından… Gerek Kur’ân-ı Kerîm’de ve gerekse  Hz. Muhammed aleyhisselâmın sözleri arasında fitneyi engelleyecek en büyük husus olarak emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münker üzerinde ısrarla durulur. Bu  iş in ihmal edilmemesi için tekrar tekrar dikkat çekilir, yapıldığı takdirde elde edilecek mükâfatın büyüklüğü, terk edildiği takdirde de gelecek felâketin, uğranılacak zararların büyüklüğü son derece açık ve herkesin anlayabileceği bir şekilde ifade edilir. ...
GERÇEK DEVLET BAŞKANI                    Çiçeklerin bir yapayı ve birde gerçeği olduğu gibi, her şeyin ve her varlığın bir sun’isi ve birde gerçek olan hakikisi vardır. İddia başka, rüştünü ispat etmek ise tamamen başkadır.               Devlet başkanlığını iddia edenler olduğu gibi, rüştünü ispat edenleri de vardır. Devlet başkanlığında rüştünü ispat edenlerden bir tanesi de, hem mana hem madde âleminde sultan olan Hz. Davut aleyhisselâmdır.               Davud aleyhisselâm; İsrâil oğullarına devlet başkanı olduğu zaman, kılık değiştirip kendisini belirsiz ederek halk arasına karışmayı ve kendisinin icraat ve gidişatı hakkında soruşturma yapmayı adet edinmişti.               Çarşıda, pazarda gördüğü kimsenin hemen yanına varır; ona ‘...
  FESADI SULH GÖSTERME     Hiç kimse, ‘’Benim ayranım ekşidir’’ demez. Yer yüzünde Hz.Adem den bugüne en büyük fesadı, bozgunculuğu,anarşiyi çıkartan şeytan bile, ‘’Ben O’ndan (Ademden) daha hayırlıyım’’ (A’raf 12)  iddiasında bulunmuştur. Yeryüzünün en fesatçı insanları münafıklardır. Münafık, İslam toplumu içerisinde,  Müslüman görüntüsünde yaşayan ve fakat şeytana bile ustalık dersi veren en tahribatçı kimselerdir. Münafık, Müslümanlara ‘’sağdan yaklaşan’’ (A’raf 17)  şeytanın desiseleridir. Kur’an-ı Kerim,  semavi kitapların özeti olan Fatiha suresinin açılımını yaptığı bakara sure-icelilesinde ilk iki ayette kendisini metheder. Üç-Beşinci ayetlerde mü’minleri alametleri ile ve akıbetleri ile tarif eder, tanıtır. Altı-Yedinci ayetlerde ise kâfirlerden vasıf, amel ve akıbetleri ile bahsederek, onların durumunu ilan eder. Sekizinci ayetten yirminci ayetin sonuna kadar münafıklardan bahseder. Kafirlerden iki ayet ile, münafıklardan ise onüç a...
MÜNÂFIKLARIN BAKIŞI     Dâimâ rahatını ve zevkini düşünen, rahat ve huzurunu, makam ve mansıbını ihlâl edecek her türlü hareketi kötü kabul eden ve bu türlü hareketler ile huzurunu kaçıranlara, aklı ermez, kapılgan, reşid olmayan,   dini eksik olan akıl veya dinin aksine davranan ahmak veya fasık gibi manalara gelen sefih veya deli nazarıyla bakan bir kısım maddeciler her devirde görülegelmiştir. Kur’ân-ı Kerîm münâfıklarda ve onların samîmî mü’minlere bakışından bahsederken; ‘’Ne zaman onlara: ‘Şu güzel insanların iman ettiği gibi sizde iman edin’ denilse onlar, ‘Yani, o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?’ derler. Asıl beyinsizler onların kendileridirler de bunun farkında değiller. Bunlar iman edenler ile karşılaştıklarında ‘Biz de mü’miniz’ derler. Ne var ki şeytanları ile baş başa kaldıklarında da: ‘Emin olun, biz sizinle beraberiz, onlar ile alay ediyorduk’ derler.’’ (Bakara:13-14) Âyet-i Kerîmelerin nazil olma sebepleri olmakla beraber, buna benzeyen ...
GÜNÜMÜZ  MÜNÂFIKLARI Efendimiz aleyhisselamın Mekke-i Mükerreme döneminde münafıklık ve münâfıklar diye bir mesele ve kimseler yoktu. Sadece müşrikler, kâfirler ve mü’minler vardı. Münâfıklar Medine-i Münevvere döneminde ortaya çıktı ve sonra sayıları azımsanmayacak kadar da çoğaldı. Uhud’a çıkarken neredeyse oraya gidenlerin üçte birisi münafık olarak ortaya çıktı. Yaklaşık bin kişi ile Uhud’a çıkan Efendimiz aleyhisselâm dan üçyüz kadar münâfık yolun yarısında izin istedi ve gerisin geriye döndüler. Münâfıklar sahabe-i kiram içerisinde saklanma ve gizlenme lüzumu hissediyorlardı. Bir gün Efendimiz aleyhisselâm sahabe-i ikrama hitaben şöyle buyurdu: ‘’Bu gün münafıklar sizin içinizde gizlenme lüzumu hissediyorlar. Ümmetim üzerine bir zaman gelecek gerçek mü’minler münâfıkların içerisinde gizlenme lüzumu hissedeceklerdir.’’( Ravi: Hz. Câbir  (Radıyallahu Anh)  [Ramuz El Ehadis/Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî, Sayfa: 504)   buyurmuşlardır. O günlerin bu gü...
MENKIBE;  EDEN BULUR       Lugat  itibari ile ‘’temsil eden, belirleyen’’ manasına gelen, ‘’nakîb’’ kelimesi, bir topluluğun, kabilenin reisi veya vekili, tekkelerdeki şeyhlerin yardımcısı konumundaki en kıdemli derviş veya dede manasına gelir. Onların anlattığı ve ifade ettiği hikmetli sözlere de ‘’Menkıbe’’ denir. ‘’Nakîb’’ kelimesi yukarıda ki manaları ifade ile beraber, daha çok, Hz.Muhammed aleyhisselam’ın soyundan gelen kişilerin işlerini görmek üzere, içlerinden devlete tayin edilen memur anlamında kullanıldığı görülmektedir. Bunlara ‘’Nakîbü’l-Eşraf’’ denilirdi. Bu büyük zatların hikmetli söz ve fiillerinin veciz ifadelerle bizlere kadar aktarılmasına da ‘’Menkıbe’’ denilmiştir. Menkıbeler hadis rivayeti ve tarihin aktarılması kadar sağlam ravîlere dayanmazlar. Önemli olan bizlere verilmek istenen manadır, ruhtur ve ahlaktır. Bu hususta tarihte, İslam tarihinde ve tarihimizde yazılmış, anlatılmış, aktarılmış binlerce kitap, onbinlerce veciz ...
BİN DÜŞÜNÜP BİR KONUŞMAK       Bütün dünyada son günlerin en büyük problemi terördür. Türkçeye, Fransızca  "terreur"  sözcüğünden geçmiş olan  terör  kelimesi, Latince kökenlidir. Terör sözcüğünün anlamı  "korkudan titreme"  veya  "titremeye sebep olma" dır. Fransızca   Petit Robert  sözlüğünde  "Bir toplumda bir grubun halkın direnişini kırmak için yarattığı ortak korku"  olarak tanımlanır.  Terör,  Oxford   İngilizce  Sözlük'te  "Genellikle siyasal nedenlerle, halkın gözünü korkutmak ve halkı yıldırmak için dehşet öğesini kullanmak"  olarak tanımlanır.  Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nde de,  "Yıldırma, cana kıyma ve malı yakıp yıkma, korkutma, tedhiş"  olarak ele alınır. Literatürde terör sözcüğü bazen  şiddet  veya  siyasal şiddet  kavramlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Türkiye’de yıllarca teröre karşılık olarak...